118- Kafka’yı en çok etkileyen yazarlardan biri Goethe’dir. Kafka özellikle Dönüşüm’ü yazdığı dönemde Goethe üzerinde çalışıyor, onun hakkında günlüğüne notlar yazıyordu. Genç Werther’in Acıları, Kafka’nın Gregor Samsa’sına ilham oldu. Bir insanın böceğe dönüşmesi ve besin ihtiyacı fikrini, o dönem Goethe’ye yoğunlaşan Kafka, Genç Werther’de buldu.
119- “İnsan bir haziranböceğine dönüşüp bu hoş kokular denizinde yüzebilir, tamamen böyle beslenebilir.”- Genç Werther’in Acıları
120- “Müzik onu böyle duygulandırıyorsa, o bir hayvan olabilir miydi? O çok arzuladığı bilinmeyen besine giden yol kendine gösteriliyormuş gibi olur.”- Dönüşüm
121- Genç Werther’in Acıları bugün yazılmış olsa çoğu okur tarafından arabesk bulunabilir ve kayıtsızlıkla karşılanabilirdi. Oysa 250 yıl önce yayımlandığında neredeyse fırtınalar estirmiş, kitabı okuyanlar arasında intihar salgınına yol açmıştı.
122- Goethe, Genç Werther’in Acıları’nı iki haftada yazdı, 25 yaşındaydı.
123- Kafka, Dönüşüm’ü yedi haftada yazdı, 29 yaşındaydı.
124- Kafka öyle bir figürdür ki, yazdığı tek bir sözcüğü okumamış olsanız bile onun hakkında çok şey bildiğinizi hissedersiniz.
125- Kafka ile ilgili yanlış bilgiler: Yoksuldu. Yalnızdı. İçe kapanıktı. Ufak-tefekti. Çekingendi. Kederli ve düşünceliydi. Veremden öldü. Babasıyla çok sorunlu bir ilişkisi vardı. Hayattayken tanınan bir yazar değildi. Bürokratik, az gelirli bir işi vardı. Kadınlar konusunda çekingendi.
126- Kafka ile ilgili doğru bilgiler: Boyu 1.90’a yakındı. Koyu renk, iri gözleri vardı. Yakışıklıydı, şık ve sağlıklı bir görünümü vardı. Yüzme, kürek sporuyla ilgileniyor, bisiklet sürüyordu. Vejetaryendi. Sigara içmez, sebzeyle beslenir, çay kahve içmez, çikolatadan uzak dururdu. Hastalık hastası denecek derecede sağlığına düşkündü. Hukuk okudu. Önemli bir sigorta şirketinde çalıştı. Kendisinin ve ailesinin durumu çok iyiydi. Yıllık geliri doksan bin dolardı. Babasının bugünkü karşılığıyla yedi buçuk milyon dolara aldığı apartmanda oturuyordu. Babasıyla ilişkisi sorunlu değildi. Yaşarken yedi kitabı yayımlanan, üstelik ödül de alan bir yazardı. O çağda birçok insan gibi vereme yakalandı, uzun tedaviler gördü ama resmi ölüm sebebi kalp yetmezliğiydi. Başından üç nişan, bir nikah geçti. Mektuplarından anlaşıldığı kadarıyla pek çekingen olduğu söylenemez, oldukça romantikti.
127- Kafka’nın, yakın arkadaşı Max Brod’un (şu güya Kafka’nın, eserlerini yakmasını vasiyet ettiği arkadaşı) ve o günden bugüne tüm edebiyat dünyasının elbirliğiyle oluşturduğu ‘gizemli Kafka figürü’ nün ayrıntılarını Edebiyatın Kırklar Kulübü kitabımın Kafka bölümünde yazmıştım. Bu konuda elbette şahane bir kitaptan da faydalandım: Hayatınızı Mahvetmeden Önce Neden Kafka Okumalısınız, James Hawes. Türkçesi: Suğra Öncü. Sel Yayıncılık.
128- Kafka öylesine büyük bir yazar ki, ayrıca yazarın kendisine bir gizem katmanın hiç gereği yoktu.
129- Kafka’nın Dönüşüm’de dehasını sergilediği şey bir insanın böceğe dönüşmesi fikri değil, Gregor Samsa’nın insan bilincine sahip olmaya devam etmesidir.
130- “handiyse” kelimesini çok seviyorum. Sözlük anlamı: neredeyse. ‘Hani’ ve ‘neredeyse’ kelimelerinin birleşimi gibi. Attilâ İlhan ve Selim İleri eserlerinde sıklıkla kullanmışlar.
131- Selim İleri’nin Attilâ İlhan ile yaptığı bir nehir söyleşi var. Şahane bir kitap: nâm-ı diğer kaptan- “Attilâ İlhan’ı Dinledim”. İş Kültür Yayınları’ndan 2002 yılında yayımlanan bir kitap. Yani Attilâ İlhan’ın ölümünden üç yıl önce. Attilâ İlhan şiirlerinde büyük harf kullanmazdı, belki bu yüzden kitabın adı ‘nam-ı diğer kaptan’ küçük harflerle yazılmış. Selim İleri soruyor, ‘Kaptan’ yaşamının ve sanatının bütün saflarını açık yüreklilikle yanıtlıyor. Sanırım kitap bir daha baskı yapmadı. Yeni baskıyı göremedim hiçbir yerde. Bana da ilk baskıyı dostum Fatma Şaşmaz armağan etmişti.
132- Selim İleri’nin Mel’un romanı tam bir başyapıt.
133- Marquez’in ölümünden yaklaşık on yıl sonra yayımlanan tamamlanmamış romanı Ağustosta Görüşürüz’ü okudum. Kitabın yayımına izin veren oğulları bir önsöz yazmışlar ve orada açıkça babalarının “Bu kitap işe yaramaz. İmha edilmesi lazım” dediğini belirtiyorlar. Peki onlar ne yapmış: “Onu imha etmek yerine bir kenara koyduk ve ne yapılacağına zamanın karar vereceğini ümit ettik.” Yıllar sonra yayımlanmasına karar verdiklerini söyleyip şöyle diyorlar: “Böylece bir ihanette bulunduk ve okurların alacağı keyfi diğer tüm görüşlerin üstünde tutmaya karar verdik.” (Can Y. Çeviri: Emrah İmre)
Kitap endüstrisi öyle bir hale geldi ve edebiyat ne yazık ki öylesine metalaştırıldı ki, ben Gabo’nun oğullarının tüm görüşlerin üstünde tutmaya karar verdikleri şeyin okurların alacağı keyif olduğundan kuşkuluyum.
Kitabın Ağustosta Görüşürüz kısmı 62 sayfa. Sonunda yayıncı Cristobal Pera’nın da kitabın Marquez tarafından yazılış ve ölümünden sonra yayına hazırlanışıyla ilgili bilgiler verdiği bir yazısı var. Benim gibi Marquez hayranları tarafından mutlaka alınıp okunacaktır ama açıkçası oğulları Gabo’yu dinleselerdi daha iyi olurmuş diye düşünüyorum.
134- Ağustosta Görüşürüz her ağustos ayında annesinin gömülü olduğu adaya gelip mezarını ziyaret eden ve her gelişinde bir gecelik sevgili bulan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Annesinin mezarını ziyarete her seferinde bir demet kuzgunkılıcı ile gidiyor kadın. Neden kuzgunkılıcı, merak ettim. Çiçeklerden de pek anlamam. Hakkında bilgilenince kuzgunkılıçlarının sıcağa dayanıklı olduklarını, hatta ağustos ayında bile bir hafta boyunca çiçeklerini koruyabildiğini öğrendim. Bu yüzdendir diye düşündüm ama kitabın sonlarına doğru başkarakter kadın bu çiçeğin kendisi için çok önemli olduğunu söyleyince demek ki başka bir nedeni var, dedim. Ama hikâyeye son noktaya koymadan gittiği için bu nedeni sanırım Marquez’den başka kimse bilmiyor.
135- Marquez, Rulfo, Cortazar, Borges ve Saramago edebi yönden akrabadırlar.
136- Marquez de Saramago gibi 88. yaş gününü göremeden hayata veda etti. Saramago 87 yıl 7 ay 2 gün, Marquez 87 yıl 1 ay 11 gün yaşadı.
137- Edebiyatın Haziran Mezarlığı kitabıma adını veren yazıda, haziran ayında ölen Türk ve dünya edebiyatından 19 edebiyatçıyı anlatmıştım. Ben yazıyı yazdıktan üç hafta kadar sonra Saramago da bir haziran günü hayata veda etti. O yüzden o yazıda Saramago yok ama onun için daha sonra başka yazı yazmıştım.
137- Juan Rulfo, Yusuf Atılgan ile de akrabadır bana göre. Hatta Rulfo için Meksika’nın Yusuf Atılgan’ı diyebilirim. Aynı çağda yaşayıp yakın yıllarda öldüler. İkisi de 68 yıl yaşadı. İkisi de az ama kalıcı eserler verdi. Eserlerinde ele aldıkları konular ve daha önemlisi kullandıkları teknikler de birbirine çok benziyordu. Rulfo öykülerini Kızgın Ova kitabında topladı, Yusuf Atılgan Bodur Minareden Öte adıyla yayımladı. Rulfo tek romanı Pedro Paramo’yu 1955’de yayımladı, Yusuf Atılgan Aylak Adam’ı 1959’da..
138- Meksika edebiyatı denince akla (aklıma) üç isim gelir: Juan Rulfo, Carlos Fuentes, Oktavio Paz gelir. Kütüphanemdeki üç Meksikalı.
139- Kuzgunkılıcını yazarken aklıma geldi; Charles Dickens’ın evcil bir kuzgunu vardı, adı da Grip’ti.
140- Gustave Flaubert, Saf Bir Yürek öyküsünü yazarken yaşadığı şehrin müzesinden içi doldurulmuş bir papağan ödünç aldı ve çalışma masasına koydu. Çünkü öyküdeki karakterlerden biri bir papağandı. Papağanın adını Loulou koydu.
141- Flaubert’in ve ailesinin çok sayıda evcil hayvanı oldu ama papağanları olmadı. Ailenin Neo adında siyah bir köpeği vardı. Flaubert’in kız kardeşinin bir keçisi, yeğeninin bir tavşanı vardı. Flaubert yaşamının son yıllarında da bir tazı edinmişti ama hiç papağan sahiplenmediler.
142- George Orwell, tırtıl beslemeyi seviyordu. Albert Camus’nün kedisinin adı ‘sigara’ idi.
143- “Yarım kalmış roman bir vicdan azabı gibi duruyor.”- Ahmet Hamdi Tanpınar
“Bazı kitapları dinlendirmek gerekir.”- Gabriel Garcia Marquez