Her yıl 12 - 18 Aralık tarihleri arası Tutum, Yatırım ve Yerli Malı Haftası olarak başta okullar olmak üzere tüm yurtta kutlanmakta. Nasıl mı başlamış ? 1.Dünya Savaşı sonrası ekonomik darboğazdan çıkmak için yerli malı kullanımını desteklemek adına İzmir İktisat Kongresi’nde bu yönde bazı kararlar alınarak Yerli Malı kullanmanın önemi vurgulanmış, 1946 yılından itibaren ise ülkemizde Yerli Mali Haftası kutlanmaya başlanmıştır. Amaç yerli üretimin bilinçli olarak tüketilmesidir. Tutumlu olmak, yatırım yapmak ilkokuldan itibaren hep anlatılır bizlere doğrusu da bu anlatılmalı. Anlatılmalı ki bir milletin ancak kendi öz kaynaklarıyla geçinebildiği kadar güçlü olacağı hafızalara kazınıp öyle bakmalı genç nesiller ileriye. Sadece anlatmayla değil tabi ki yanında finansal okuryazarlık gibi, kodlama, robotik, stem gibi yeni derslerle uygulamalı olarak işlendiğinde daha anlamlı olacaktır diye düşünüyorum. Yerli Malı kullanmanın önemini zaten hepimiz millet olarak biliyoruz bunda hiç şüphe yok ; ama ilerleyen son yıllarda önemi daha da ortaya çıktı diyebilirim. Artık dünya küçük bir köye döndü ve bizim de kendimize ait ürünlerle, teknolojiyle, yazılımlarla bu mecrada güçlü bir şekilde yer almamız gerekiyor.
Yerli Malı Haftası sınıflarda patlamış mısır yemek değil tabi ki. Bizler milli tarım politikalarının önemini bilerek yurtdışından aldığımız bir akıllı telefon için yaklaşık 10 ton mısır üretmemiz gerektiğini de bilmeliyiz. Aynı işlevi gören kaliteli ürünler olduğunda sadece markasından dolayı ithal ürünler seçmemeliyiz. Milli Tarım Politikamızı geliştirerek yerli tohumlar üretmeyi daha da ileri götürmeliyiz. Köyde yaşıyorsak en azından kendi tahılımızı, kendi sebzemizi, kendi süt, yumurta ve yoğurdumuzu üretebilmeliyiz. Köyde yaşayıp bunları şehirden sipariş vermemeliyiz.
Tüm ülkede olması gerektiği gibi yaşadığımız Manisa’nın, hani derler ya, insan eksen yetişecek bereketli ovalarında, tüm ürünler plânlı olarak gözden geçirilmeli, daha da teşvik edilmeli. Zeytin, tütün, üzüm, buğday, pamuk gibi akla gelen ilk ürünler yaygınlaştırılıp yurtdışına ihraç noktasında desteklenmeli. Bizler şu pandemi döneminde daha iyi anladık ki doğal tarım ürünleri her zaman değerli olacak.İnsanın temel ihtiyaçlarının en başında beslenme geldiğini kimse inkar edemez. Ülkemizin genç nüfus gücü, güzel iklimi ve bereketli tarlalarının kıymetini bilmeliyiz.
Eskiden yediğiniz ürünlerle onların içinden çıkan çekirdeklere bakın, bir de şimdi sadece bir kerelik içinden çekirdeği bile çıkmayan ürünlere bakın!!! Ben eskiye döndüğümde o lezzeti artık bulamıyorum. Nerede o eski tadlar ? Evet, Tohum Gen Bankaları daha da desteklenmeli, bunlara sahip çıkmalıyız, işte bunu kavramalıyız ve kavratmalıyız gençlerimize.
Ülkemizin zengin yeraltı kaynaklarını iyi kullanmalı, yenilerini de ortaya çıkarmak adına çabalamalıyız. Bor madenlerinin kıymetini bilmeliyiz. Mavi Vatan’da bulduğunuz doğalgaz ve olduğuna inandığımız petrolü bulacak teknoloji ve donanımı üretmeliyiz. Yerli ilaçlar, yerli elektrik santralleri çoğalmalı; ama bizler de tasarruflu kullanabilmeliyiz.
ARGE çalışmaları daha da çoğalmalı, desteklenmeli. TEKNOFEST gibi marka fuarlarla teşvik edilmeli çalışmalar. Edilmeli ki yıllar önce Eskişehir’de kurulan ama kapanan uçak fabrikamızın telafisi, günümüzde İHA-SİHA gibi neredeyse bir savaş kazandırabilecek nitelikte ürünlerle olduğu gibi edilebilmeli. DEVRIM Arabası gibi kaçan o büyük fırsatı, şimdi her Türk’ün hayali olan elektrikli otomobilimiz TOGG ile telafi edebilmeliyiz.
Aslında son yıllarda çok da yol aldık. Yerli akıllı telefonlarımız da var; ama bir tekno-markete girdiğinizde “Abi bunu alma, kasıyor.” dememeli, dedirtmemeliyiz. Bunu da elbette daha çok çalışıp geliştirerek başarmalıyız. Nasıl ki savunma sanayisinde milli yazılımlarla başardıysak bunu her alanda aynısını başarabilmeliyiz. Okuduğum bir haberde çok şaşırdım üç tarafı denizlerle çevrili, 8333 km kıyı şeridi olan ülkemizin denizciler için bir hava tahmin sitesi olmadığını bu ihtiyaçlarını yabancı sitelerden para ödeyerek yaptıklarını öğrendiğimde. Türk meteorolojisi bunların farkına varıp Piri Reis adında ismi de anlamlı olan milli bir yazılımla, Hazar denizinden Cebeli Tarık boğazına kadar uzanan nokta atışı yapabilecek nitelikte bir denizcilik ve hava tahmin sitesi oluşturmuş. Bu başarının altında kendi mühendis ve çalışanlarımızın olması bizlere elbette ki gurur vermekte. Örnekleri çoğaltmak mümkün hem de çok fazlasıyla. Aselsan’ın çalışmaları ve mühendisleri örnek alınmalı, her alanda çoğalmalı, nerede ihtiyaç varsa o noktada olmalı bu çalışmalar. Yakın zamanda hatırlarsanız yerli bir mobil puzzle oyun firması, 1,8 milyar dolara yabancı bir firmaya devredildi. Bu rakam bu alanda hiç de azımsanacak türden değil, sadece bir oyun yazılımı. Hiç yoktan ulaştığı bu değer ise anlamlı bence.
Çağımızın ihtiyaçlarına ve teknolojik yatırımlara daha da önem vermeliyiz. Yine tüm dünyayı saran Covid-19 aşısını bir Türk çiftin bulduğunu örnek alıp dünyanın pekçok ülkesinde büyük işler başaran Türk bilim insanlarını bir şekilde ülkemize kongreler vb. etkinliklerle davet etmeliyiz onlara değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Bu referanslarla bizi daha da ileri götürecek buluşlara imza atmak suretiyle geleceğe emin adımlarla yol almalıyız.
Devlet bu alanda desteğini her daim hissettirmeli. Nasıl ki “Yerli Malı Belgesi” olan KOBİ ve büyük ölçekli firmalara kamu ihalelerinde %15’e kadar fiyat avantajı veriyorsa, bu gibi yardımlarla yatırıma teşvik etmeli.
Biz vatandaşlar ise unutmamalıyız ki tasarruf ederek adeta üretim yapıyormuş gibi bu sürece katkı sağlayabiliriz. Bu ülke topraklarında yaşayan bir vatandaş olarak bu sorumluluğun farkında olmalı, hassasiyetle gerekeni yapmalıyız.
Şunu da asla unutmamamız gerekiyor aldığımız her yerli malı ürün ülkemizde yatırım yapan işletmelere ve çalışan insanlara destek olmak demektir.
“Biz”, birlerden oluşan çokluktur, dolayısıyla tek bir vatandaşın dahi tüme olan katkısı inanılmaz bir büyüklük yaratacak, bütünlük sağlayacak ve etki yaratacaktır. Nihayetinde,
Yerli malı Türk’ün malı, her Türk onu kullanmalı.