BAYBATUR’A DARBE GİRİŞİMİ! Siyasi partileri yakından takip eden bir gazeteci olarak son günlerde Ak Parti’yle ilgili ortaya atılan iddiaları şaşkınlıkla izliyorum. Kurulduğu 2001 yılından bu yana adeta adam öğüten Ak Parti hiçbir dönemde böylesine uy
BAYBATUR’A DARBE GİRİŞİMİ!
Siyasi partileri yakından takip eden bir gazeteci olarak son günlerde Ak Parti’yle ilgili ortaya atılan iddiaları şaşkınlıkla izliyorum. Kurulduğu 2001 yılından bu yana adeta adam öğüten Ak Parti hiçbir dönemde böylesine uyumlu bir jenerasyon yakalamadı. İl ve ilçe teşkilatlarının uyumunu kastediyorum. Murat Baybatur il başkalığına atandığında merkez ilçe için özellikle Berk Mersinli’yi istemiş ve genel merkez de tabiri caizse onu kırmamıştı. Baybatur-Mersinli ve ekiplerin uyumu genel seçimlerde Ak Parti’ye ciddi bir oy yüzdesi olarak dönmüştü. Daha sonra yapılan genel kurullarda her iki isim önceki kongrelerin aksine tek listeyle ve neredeyse tüm partililerin oyunu alarak seçildiler. Bu ciddi bir başarı. Özelikle Ak Parti gibi ciğer bekleyen kedilerin çokça bulunduğu bir partide koltuğu koruyabilmek hiç de kolay değil. Son günlerde parti içinde huzursuzluk ve kavga olduğu ve bunun sonucunda il ve ilçe başkanının görevden alınacağı yönündeki iddialar bu zorluğu ispatlar nitelikte. Murat Baybatur ve arkadaşları kasıtlı olarak veya farkında olmadan aslında bir teste tabi tutuluyor. Hatta bu bir darbe girişimiydi... Burada dikkat edilmesi gereken iki şey var. Birincisi bu haberin nasıl ve kimler tarafından servis edildiği. Çünkü böyle bir şey yok ise ki yok, bunu gazeteci oturduğu yerden yazmayacağına göre bir duyum bir söylenti kaynak veya ilham olmuş habere. İkincisi ise iddiaların sonrasındaki yansımalar ve sırıtanlar… Pişmiş kelle gibi sırıtanlar. Bu söylenti, bu yalan furyası muhtemelen bu pis pis sırıtanlar tarafından ortaya bir şekilde atıldı veya bir yerlere servis edildi. Bu duyumlar sadece bir değil birkaç gazeteciye bildirildi. Yani iddiaların bir gazetede değil birkaç gazetede çıkması sağlanmalıydı plana göre. Yazık… Siyasetin ön saflarını işgal eden bu kişiliksiz, bu girdiği kabın şeklini alan mahlukların çıkardığı dumana bakar mısınız? Bir kilo samandan 100 kilo duman çıkarmak tam da buna denir. Amaçlarına ulaştılar… Ama sonuca asla! Öyle garip bir tepki oluştu ki; Baybatur ve ekibinin yeri daha da sağlamlaştı. Çünkü bu bir darbeydi. Yansımaları da öyleydi. Ama Murat Baybatur ve yanındakiler parti içinde çaktırmadan gerçekleştirilen bu darbe girişimine doğal bir reaksiyon gösterdi. Bu reaksiyon kamuoyundan ve partinin diğer kanatlarından ciddi destek buldu. Genel merkez bile devreye girdi hem de jet hızıyla. Ak Parti genel merkezi Baybatur ve ekibine olan güvenini görülmemiş bir hızla ilan etti. Böylece darbe girişimi püskürtüldü. Darbeciler mi? Onlar hala partide! KILIÇDAROĞLU YILDIRIM ‘I ZİYARET ETTİ BAŞBAKAN İSE ALEX’İ… Çok karmaşık bir durum. Tespiti Erman Toroğlu yaptı. Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile Aziz Yıldırım bir araya gelmişti. Toroğlu bunu hatırlattıktan sonra Başbakan’ın kadro dışı kaldıktan sonra kamuoyundan ciddi destek alan Alex’i telefonla aradığına dikkat çekti. Ve ekledi: “Kılıçdaroğlu, toplumda puanı hızla düşen Aziz Yıldırım’ı ziyaret ederek tepki topluyor, Başbakan ise Alex’i arayarak puan topluyor. Başbakan adamdan anlıyor. O yüzden Ak Parti yüzde 50 oy alıyor…” İlginç ve dikkat çekici bir tespit… Kılıçdaroğlu’nun o ziyareti iyi niyetle yaptığına eminim. Ancak toplumun algısı mutlaka hesaplanmalı. Aziz Yıldırım gibi egosunu bir türlü kontrol edemediği için gittikçe batan bir şahsiyeti ziyaret etmenin bir faydası olmayacağı aşikar. Belki Fenerbahçeliler’in ilgisine mazhar olmak için bu yapıldı ama kesinlikle yanlış bir hesaplama. Aziz Yıldırım’ın son bombasını da yazıp, konuyu kapatayım. Diyor ki “Alex Fenerbahçe başkanının üstüne çıktı. Yani daha önemli biri haline geldi. Bu nedenle gönderdim.” Allah aşkına bundan daha doğal bir durum var mı? Futbolcular kulüplerin simgeleridir ve gerektiğinde bu kulüplerin bile önüne geçerler. Başkan zaten çok çok arka plandadır. Eğer öyle olmasaydı herkes Messi’yi, Ronaldo’yu değil, Real Madrid’in, Barcelona’nın başkanlarını tanırdı… Haksız mıyım?