Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi'nde konuştu. Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Bugün Diyanet teşkilatımız ve din görevlilerimizin mesleki eğitimi için önemli bir merasim yapıyoruz. Uzun bir projenin meyvesini almanın mutluluğunu yaşıyoruz. 33 ayrı mekanda devam eden kurslar. Gerçekten bu bir azmin ifadesidir.

2012 yılında hukuki altyapısını oluşturduğumuz Diyanet Akademisi'ni 2022 yılında hayata geçirdik. Diyanet camiamız mesleki eğitim konusunda son derece mücehhez yapıya kavuştu. Müezzin, imam hatip ve vaiz olarak görev yapacaklar için meslek öncesi 3 yıl eğitim mecburiyeti getirildi.

Fenerbahçe, Zenit ile özel maçta karşılaşacak Fenerbahçe, Zenit ile özel maçta karşılaşacak

Diyanet İşleri Başkanlığımızın her tür ve düzeydeki eğitimleri tek çatı altında topladık. Din hizmetlerinin niteliğini daha da artıracağız. Mesleki donanımı tahkim edecek, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza da çok daha iyi hizmet götürülmesini sağlayacak kritik bir kurumu başkanlığımızın hizmetine sunduk.

İlk günden itibaren akademiyle ilgili tüm safahatı yakından takip ettik. Diyanet Akademisi Başkanlığı uhdesindeki 8 aylık eğitimi tamamlayan 4 bin 537 aday din görevlimizi tebrik ediyorum. Akademide Kuran*ı Kerim, tefsir, fıkıh gibi temel yanında dini musiki ve Kuran Kursu eğiticiliği eğitimi alanları tebrik ediyorum. Mezunlarımızın 3 bin 120'si imam hatip, 1167'si Kuran kursu öğreticisi olarak görev yapacak.

"HADİSLERLE ALAY EDEN BAZI KENDİNİ BİLMEZLER"

Atalarımız İslam'ı sadece kendi hayatlarına tatbik etmekle kalmamışlar, yayılmasına da hizmet etmişlerdir. Kuran ve sünnete sıkı sıkıya sarılan, İslam'da kendini bulan ecdat Allah Allah nidalarıyla barışı ve kardeşliği 3 kıta 7 iklime ulaştırmıştır. Zaman zaman hadisle alay eden bazı kendini bilmezleri görüyoruz.

1000 yıldır Türkler İslam'ı, İslam da Türkleri muhafaza etmiştir. Tarih kitaplarına göz attığınızda, Türk demek aynı zamanda Müslüman demektir. İslam'ı Türk'ten, Türk'ü de İslam'dan koparan anlayışın bu topraklarla hiçbir illiyetti yok.

İSLAMSIZ TÜRKLÜK VE ŞERİAT DÜŞMANLIĞI

Son dönemde Türkiye karşıtı kimi çevrelerce çift kulvarlı bir kampanya yürütüldüğünü görüyoruz. İlki lümpen faşistlerin gündeme getirmeye çalıştığı 'İslamsız Türklük' tanımıdır. Milletimizi ayakta tutan tarihi, kültürel ve beşeri değerler tahrip edilmek isteniyor. İslam'ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük projesi, Türk milletini müzeye kaldırma teşebbüsleridir. Burada gaye milletin mayasını bozmak, kaleyi içeriden çökertmektir. İkinci kulvarda ise; şeriat düşmanlığı vardır. İslam'ın kurallarını temsil eden şeriata düşmanlık, esasında dinin bizatihi kendisine husumettir. Yaşayıp yaşamamak tercihtir. Dinin emirlerine dil uzatmak başka konudur.

Kimi barolar çıkıyor kimi Kelime-i Tevhit yazılı bayraktan rahatsız oluyor. Suç duyurusunda bulunabiliyor. Kendini sanatçı diye tanımlayan kimi şahsiyetler, milyonlarca vatandaşımızı gerici, yobaz diye tahkir edebiliyor. En büyük ikinci siyasi partisinin genel başkanı 'Çocuklara din eğitimi verilmesine ortaçağ zihniyeti' deme gafleti gösterebiliyor.

"ŞERİATA KARŞI CEHALET VE BİLGİSİZLİK HASTALIĞI VAR"

Bu tür menfi örnekleri uzatmak mümkün. Yaşadığımız her hadisede ülkemizde özellikle tek parti dönemiyle başlayan, vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları Türkiye'ye dair hiçbir hayali, endişesi olmayan zihni ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir güruh ortaya çıkarmıştır. Bu güruhun vasfı kibridir, nobranlığıdır. Bunlar Anadolu insanını aşağılamayı tercih ettiler. Batı kadar bile kendi insanını tanıma gayreti göstermediler. Kadim değerleri gerilik emaresi olarak gördüler.

Bunlar bilmedikleri, anlamaya tenezzül etmedikleri insanlara, değerlere ve sembollere karşı kör bir husumet beslediler. Şeriata yönelik sergilenen pervasızlıkların gerisinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı var. Ülkemizde en azından bir kesimin içinde bulunduğu cehalet karanlığında daha fazla boğulduğunu görmekten üzüntü duyuyoruz. El ele verip, milli bünyemize tehdit teşkil eden bu cehalet karanlığını yırtıp atacağımıza inanıyorum.

İslam'ın hakikatlerinin egemen olması sizlerin gayretleriyle gerçekleşecektir. Sosyal marazları ortadan kaldırmak sizlerin emekleriyle mümkün olacak. Din görevlilerimizin kendilerini camilerle ve Kuran kurslarıyla sınırlamaları asla düşünülemez. İmam demek aynı zamanda içinde yaşadığı halkın önderi ve örnek şahsiyeti demek. Toplumu irşat vazifesi başta olmak üzere tebliğ ve temsil görevini yerine getirmek asli sorumluluğunuzdur.

"BUNA TEKRAR İZİN VEREMEYİZ"

Ülkemizin en parlak evlatlarını teröre, cehalete ve batı özentisi müstevlilerin senaryolarına kurban verdik. Kalem tutması gereken gençlerin ellerine silah tutuşturdular. Gençleri kendi ülkesine düşman ettiler. 40 yıldır milletimizin başına musallat olan PKK belasının gerisinde geri kalmışlık ve cehalet vardır. 15 Temmuz hoca kılıklı bir sahtekarın ülkemize nasıl bir zarar verebileceğinin örneğidir. Buna tekrar izin veremeyiz.

Sizlerden ilminizin zekatını, bildiklerinizi aktarmakla bırakmayıp hayatınıza tatbik ederek vermenizi bekliyorum. Gittiğiniz yerlerde o topraklarda, oraların çocukları sizlere emanet. Siz orada adeta nakış işler gibi o yavrularımızı işleyeceksiniz. İnsanımıza sadece rehberlik etmeyeceksiniz, mazlum ve mağdurlara umut aşılayacaksınız.

"FİLİSTİN'İN SİZLERE İHTİYACI VAR"

İsrail-Filistin arasında yaşananları görüyorsunuz değil mi? Filistinli kardeşlerimize İsrailli zalimlerin neler ettiğini görüyorsunuz. Rabbim bunları kahrı perişan eylesin. Biz öyle bir nesli yetiştirmeliyiz ki Filistin'in düştüğü duruma düşmeyelim. Sizler nerede görev yaparsanız yapın ulvi bir mücadelenin neferlerisiniz. Sizlere kardeş halkların da ihtiyacı var. Filistin ve Gazze'nin sizlere ihtiyacı var.

AB ve ABD'de büyüyen İslam düşmanlığı, ırkçılıkla mücadele eden vatandaşlarımızın sizlere ihtiyacı var. Tüm mazlum gönüllerin sizlerin çabasına ihtiyacı var."