DERT COĞRAFYASI! Akil İnsanlar Heyetinin Manisa temasları şunu bir kez daha gösterdi: Biz birbirimizi anlayamıyor ve empatiyi bilmiyoruz. Akil, gazeteci veya herhangi bir kişi, hiç farketmiyor. Biz ısrarla safları netleştirmeye kararlıyız! Ve maalesef

DERT COĞRAFYASI!

Akil İnsanlar Heyetinin Manisa temasları şunu bir kez daha gösterdi: Biz birbirimizi anlayamıyor ve empatiyi bilmiyoruz. Akil, gazeteci veya herhangi bir kişi, hiç farketmiyor. Biz ısrarla safları netleştirmeye kararlıyız! Ve maalesef “akil insanlar” projesi de bu bakış açısının kurbanı olacak…

Belki de oldu.

Oysa çok önemli bir detay var. Safları netleştirmeye çalışırken aslında aynı safta olduğumuzu unutuyoruz. Bunun böyle olmadığını düşünenler için şunu söyleyeyim: Aynı gemideyiz… Neden birbirimize, terörist, vatan haini, satılmış gözüyle bakıyoruz. Neden doğudan batıya, batıdan doğuya bakarken bu kadar ön yargılı, bu kadar cahilce ve ırkçı bir pencereden bakıyoruz?

Tamam bakalım! 30 yıl daha insanlar ölsün, 30 yıl daha sürsün bu acı!

Bu mudur çözüm?

Olmadığına göre…  

Olmadığı için zaten bugün, bugünlerde hararetle konuyu tartışıyor Türkiye.  Önce kanı durdurmak sonra bunu kalıcı hale getirmenin yollarını bulmamız gerekiyor. Ama birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz. Kolay olanı yapıyoruz. Bozmak kolay, ama tamir etmek çok zor… 

Anlamıyoruz birbirimizi…

Bunun için çaba sarfedenleri vatan haini görmek ne kadar yanlışsa, ülke bölünecek endişesiyle çözüm sürecine karşı çıkan kesimleri eleştirmek, onları kanın akmasını istemekle suçlamak o kadar yanlıştır. Sorun empati yapamamaktan ibaret. İnanın meselenin özü bu! Yoksa bu ülkede gerçekten bir Türk-Kürt düşmanlığı veya savaşı olsa taş üstünde taş mı kalırdı? Allah’a binlerce şükürler olsun bu dert coğrafyası, bu Anadolu, aynı zamanda kardeşçe yaşayanların coğrafyasıdır. Burada bölünme, ayrışma söz konusu olamaz. Çünkü iki halk ruh ve beden gibi… Ayrılma ihtimalleri yok, imkansız! Yoksa resmi rakamlara göre ölen 30 bin küsür insana rağmen barış rüzgarı esebilir miydi bugün?  

Zor olanı yapmak zorundayız.  Ben şuan zor olanı yapıyorum. Yoksa herhangi bir tarafa geçip diğer tarafa sallardım! Ama inanın buna hakkım yok, hakkımız yok… 

Kürt kendisini Türk gibi, Türk de kendisini Kürt gibi düşünmek zorunda bazen. Facebook’ta atıp tutmakla, sağa sola sallamakla ne vatansever ne de vatan haini olunur. Önemli olan bu coğrafyaya gerçekçi bir gözle bakmak, olan biteni ideolojilerden arınarak değerlendirebilmektir.  

Yakın zamanda Van’a gitmiş bir Manisalıyla, Manisa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Hasan Geriter ile çok keyifli bir diyaloğum oldu. Hasan Geriter Manisa’yı iyi tanıyan, 30 yıldır devam eden bu lanet süreci yakından takip eden bir insan. Sık sık da Doğu ve Güneydoğu’ya gidip, oradaki esnaf teşkilatlarıyla bir araya geliyor. Son olarak geçen Cuma Van’a gitmiş. Van’da Ömer Camii’nde bir Cuma namazı kılmış ve oradaki insanlarla hasbihal etmiş. Oradaki havayı koklamış. En önemlisi Van’dan Manisa’ya bakmış!  Doğu’nun bir ucundan Batı’nın bir ucuna bakabilme imkanı bulmuş. 

Ve dediği şu:

Doğu’da bayram var!  Ve bu bölünme değil aksine birleşme, doğu ve batının kaynaşma bayramı. İnsanlar evlatları artık ölmeyecek diye seviniyor. İnsanlar bu anlamsız savaş bitti diye bayram ediyor. Barış ve huzur ortamını çok özlemişler.  Esnafı bir daha kepenk kapatmayacak diye seviniyor, gençler gecenin bir yarılarına kadar gezip eğlenecekleri için havalara uçuyorlar. İşçisi, memuru, çiftçisi… Herkeste aynı heyecan...

Ve Geriter ekliyor: 

12 Eylül 1980’de olaylar devam ederken 13 Eylül’de her şey bıçak gibi kesilmişti.  Bugün Doğu ve Güneydoğu’da böyle bir hava var. Ortaya bir fikir atıldı ve halk buna hemen sahip çıktı. Herşey bıçak gibi kesildi. Barış ve huzur rüzgarı öyle esiyor ki bunun önüne artık ne PKK ne de başka bir güç geçebilir!

Ve bölge insanının misafirperverliğine övgüler yağdırıyor Geriter; “Manisa’dan Van’a misafir gittik, öyle bir ağırlandık ki mahçup olduk” diyor…

Bir Manisalı, Vanlı kardeşleri için bunu söylüyor.

Ama gitti, gezdi, gördü…

Diyorum ya biz birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz. Sadece televizyondan, gazetelerden gördüklerimizden yola çıkarak ülkenin çok az kısmını yansıtan sonuçlara varıyoruz. Bu çok ciddi bir hata!

Bu yanlış bakış açısı sadece batıda değil, doğuda da var. Oradan da buraya bakarken Türklerin endişesi iyi algılanamıyor. Burada insanlar ülkenin bölünmesinden, parçalanmasından korkuyor. Bu haklı endişenin giderilmesi için Kürtlerin bir şeyler yapması gerekiyor. Özellikle doğu ve güneydoğuda sessiz çoğunluk olan vatansever insanların biraz daha devreye girmesi şart. Endişeler giderilmeli. Aksi halde sürecin başarıya ulaşması zaman mevhumu bakımından biraz uzar.

Ben, o bölge insanını iyi tanıyan birisi olarak ülkemizin barış ve kardeşlik rüzgarıyla bu sorunu çözeceğine inanıyorum. Çünkü barıştan, kardeşlikten başka çare yok. Bunu PKK da anladı BDP de, bölge halkı da… Batıda da birçok kişi çözümün çatışma olmadığının farkında. Çoğunluk barışı istiyor ancak tavizsiz. Haklılar da… Hak ve özgürlükler açısından Kürt göğsünü gere gere Kürt’üm diyebilmeli. Dilini, geleneklerini yaşatmalı. Ve bu hakları kimse onlara bir lütufmuş gibi de sunmamalı. Ama memleketimiz de bölünmemeli. Çünkü ülke bütünlüğünü bozacak her hareket başta Kürtlere zarar veriyor.  Buna kanaat getirdiğimiz anda bu süreç kalıcı hale gelir, kan durur, gözyaşları diner.

 Ve bu bayram devam eder…

SON BİR ÖNERİ

Akil Adamlar Projesi iyi niyetle girişilmiş ancak geri tepen bozuk tüfek gibi sürece zarar vermeye başladı. Bence sürecin akil adamlar aşaması rafa kalkmalı. Bu iş kendi mecrasında devam ediyor. Sürecin itibarsızlaştırılmasına olanak sağlayan her detay çok ince hesaplanmalı. Çünkü bu bir tamir sürecidir. Hiç kimseyi kırmadan kardeşliği tesis etmek zaten çok zor. Bunu iyice zorlaştırmanın anlamı yok.