Affet bizi Srebrenitsa! Affet bizi... Sen bizim insanlığımızın kanayan yarasısın, hiç kapanmayacak utancısın, affet bizi... Bir zamanlar zambak kokan, gümüş saflığındaki topraklarında, tüm dünyanın gözü önünde, kameralar eşliğinde, insanlığı

 

Affet bizi Srebrenitsa!

Affet bizi...

Sen bizim insanlığımızın kanayan yarasısın, hiç kapanmayacak utancısın, affet bizi...

Bir zamanlar zambak kokan, gümüş saflığındaki topraklarında, tüm dünyanın gözü önünde, kameralar eşliğinde, insanlığın kılını kıpırdatmadan izlediği vahşetin izleri arasında, parçalanmış cesetleri arayarak, isimsiz şehitlerine mezar arıyoruz hala, 20 yıl sonra bile, affet bizi gümüşün kızı, affet bizi kanayan yüreğim!

Şifalı suların salya oldu cellatlara, göğünün maviliği gözlerine irin...

Binlerce yıllık tarihinin her yılına bir kurban verdin yüzyılı kapatırken, o isminin kaynağı gümüşünü vahşetlerine silah, zambağını mezar taşı yaptılar...

Hiçbir şey yapamadık, affet bizi...

Avrupa o yıl faşizme karşı zaferin 50. yılını kutlarken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Butros Gali “barışa yaptığı katkılardan ötürü” ödül aldığı saatlerde, Birleşmiş Milletler “Barış Gücü”nün koruduğu “güvenli bölge”de, karanlık gecen sabaha kavuşamadı senin...

Kendi silahlarını bile aldılar, sizi biz koruruz dediler, bize güvenin dediler, sonra da 14 Hollandalı askere binlerceni sundular ruhsuz bedenlerini şişirerek...

Hollandalı Albay Karremans Mladiç’le kadeh tokuştururken, senin güzel insanlarının cesetleri parçalanıyor, başları bedenlerinden ayrılıyor, oradan oraya kemikleri savruluyor, gümüş topraklarının her santimi kana bulanıyordu...

İnsanın gözlerinden de kan akabildiğine ilk kez şahit oluyorduk.

Ama hiçbir şey yapamıyorduk, affet bizi!

O bereketli topraklarının her yeri hala mezarını bekleyen temiz ve güzel insanlarının parçalarıyla dolu.

O gün hayatını kaybedenlerin yarısının, hala Potoçari’deki beyaz zambaklar diyarında bir yeri yok.

Ruhlarını parçaladılar senin, sevgini bir tarafa, hüznünü bir tarafa, şefkatini, duyarlılığını, çalışkanlığını öte yana, yüreğini bir yana savurdular.

İnsanlığını paramparça ettiler.

İnsanlığımızı...

Paramparça eden insanlık, Mladiç’te vücut buldu,

Karadziç’te, Karremans’ta, Plavsiç’de, Tolimir’de...

Akashi’de, Miloseviç’te, Butros Gali’de vücut buldu...

Sorumluları yıllarca yakala(ya)madılar, bedelini ödetmediler, nasıl sessiz kaldılarsa lime lime edilişine, öyle ilmek ilmek ördüler balkan kıyafetini üzerine.

O ruhlar ülkesinde ölenlerin yakınları Birleşmiş Milletler’e dava bile açamadılar, açtırmadılar!

Üç-beş askerini kurtarmak adına vahşetin parçası olan Hollanda’nın Lahey’inde kurdular Adalet Divanı’nı.

Ve hala oradan adalet yolladıklarını iddia ediyorlar senin sahipsiz ruhlarına ve “rüzgara bile boyun eğmeyen” ülkene...

Potoçari’de komşun olacak yine orada, soydaşın, dindaşın, kardeşin...

Canilerin sahte saygı duruşları değil, hala yaşatmaya çalıştığımız insanlık vicdanımızla biz olacağız, mezar taşlarının oluşturduğu zambakların arasında, affet bizi!

Affet bizi Srebrenitsa!

Affet bizi ki, her şeye rağmen, bu utanca rağmen bile, insanlık onurunun, iyinin, adaletin üstün olacağına olan inancımız eksilmesin.

Acın, kuvvetimiz,

Gözyaşın, ilacımız,

Göğün yüreğimiz,

Toprağın harcımız,

Gümüşün rengimiz olsun.

Affet bizi!