30 Ağustos Zafer Bayramı töreninde 20-25 yaşlarında, mesleği yeni atılmış gazeteci kardeşlerime bakarken kendi kendime, “Bu çocuklar gazeteciliğin can çekiştiği, ölüm döşeğinde olduğu dönemde mesleğe ilk adımı atmışlar. Ne şansızlar…” diye düşündüm.
Nasıl düşünmeyeyim?
Kağıt fiyatları dolara bağlı olarak arttı. Gazete basmak artık eskisinden çok daha pahalı. Resmi ilanlarla ayakta durmaya çalışan yerel gazetelerin bundan sonra varlığını devam ettirmesi için adeta mucize lazım.
Diğer taraftan öylesine siyasileştik ki, tarafsız kalsanız bertaraf ediliyorsunuz. Habercilik, gazetecilik ateşten gömlek olmuş.
Bazı milletvekilleri, bazı belediye başkanları, bazı il ve ilçe başkanları bir yana bazılarının danışmanları bile gazetecilik yapılmasına tahammülsüz.
İlle yalakalık…
Bu işin sonu nereye böyle?
Felaket tellallığı yapmak gibi bir niyetim yok. Ancak görüntü gittikçe netleşiyor. Bu şartlarda Manisa’daki 10’a yakın yerel gazetenin yayın hayatına devam etmesi için bundan sonra daha çok para lazım. Daha çok kaynak lazım. Bu yoksa ne olacak?
Ya satılacak ya kapanacak.
Satılması için müşteri lazım. O da yoksa ne olacak?
Tek seçenek var.
Ka-pa-na-cak!
Bakmayın siz bir çırpıda söylediğime. Vallahi içim kan ağlıyor.
Çünkü gazeteler ölürse gazetecilik ölür. Gazetecilik ölürse kim soracak?
Soran yoksa vay haline o toplumun.
Basılı medya can çekişiyor. Satışlar dip yapmış. Reklam veren yok. Her basın yayın organı, her gazete bir şekilde kendine dayanak arar hale gelmiş. E, bir de kur farkından kaynaklı zamlar eklenince ortaya böyle umutsuz bir tablo çıkıverdi.
Aslında eninde sonunda geleceğimiz nokta buydu.
Geçtiğimiz haftalarda Habertürk basılı medyadan çekilme kararı aldı.
Dünyada da bunun benzer örnekleri var. Ve bu örnekler daha da artacak.
“Kağıt baskı” gazeteciliğini bitirme noktasına getiren bu sürecin tek nedeni ekonomik sebepler değil. Teknolojik gelişmeler de internet gazeteciliğini daha çok tercih edilen mecra haline getirdi. Çünkü hem daha masrafsız hem de içerik daha zengin.
Sonuç itibariyle Manisa medyası ağır bir faturayla karşı karşıya. Bu işe soyunan iş adamları çok derin bir hayal kırıklığı yaşayacak. Birçok arkadaşımız işsiz kalacak. Bazıları sektör değiştirecek. Bu kapitalist süreç sonunda maalesef gazeteciliği de öldürecek.
Ve bir gün gelecek, haberi yayınlayacak tarafsız gazete, haberi yapacak, yazacak tarafsız gazeteci bulamayacağız.
Herkes kendi medyasında takılıp gidecek…
ÇARE NEDİR?
Kağıt baskıyı kurtarmak çağın gidişatına bakılırsa pek mümkün değil. Ama gazetecilik kurtulabilir. Elbette aramızda çürük elmalar var. Elbette ben de dahil eksiği, hatası, kusuru olan birçok gazeteci var. Ama ulusal ve yerel gazeteciliğin bu kadar politikaya alet edilmesinin tek sorumlusu gazeteciler değil, sistemdir.
Burada iktidarıyla, muhalefetiyle siyasilerin, makam mevki sahiplerinin olumsuz katkısı büyüktür. Gazeteci bir yandan yazıp çizerken bir yandan işini, geleceğini düşünür hale gelmiştir. Gazetecilik yapma isteğinin yerini geçim kaygıları aldığı anda gazetecilik ölür.
Mevcut durum budur.
Yerel gazeteciliğin geldiği noktayla ilgili Manisa’da Basın İlan Kurumu başta olmak üzere Gazeteciler Cemiyeti ve ilgili her kim varsa bu işe kafa yormak zorundadır. Eğer çare arayacaksak önce ilgili kurumlar harekete geçmelidir. Yoksa gazetecilik adına bugünleri dahi arayacağız gibi görünüyor.