Yunusemre Belediyesi çalışanlar sendika seçimi için sanık başına gidecekti. 11 Ocak Cumartesi günü yapılacağı belirtilen seçim, önce 14 Ocak Salı gününe ertelendi. Ancak 13 Ocak akşamı bir şeyler oldu. Derken Yunusemre Belediyesi hesaplarından yayınlanan yazılı açıklamayla seçimlerin iptal edildiği duyuruldu.
Süreç, kağıt üzerinde çok demokratik görünüyordu. Ama işin aslının öyle olmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Çünkü demokratik gibi görünen mücadele farklı bir yöne evrilmiş, iş barışını tehdit eden tartışmalar, kavgalar meydana gelmişti.
Belediye bu işi sandıkla çözmek isterken iptal seçeneği kaçınılmaz oldu.
Belediyeden yapılan açıklama önemli…
“Yunusemre Belediyemiz bünyesinde demokratik bir sendikal örgütlenme süreci için; Hizmet-İş Sendikası, Belediye-İş Sendikası ve Genel-İş sendikası ile görüşmeler yapılmış ve üç sendika temsilcilerimiz ile bir araya gelinmiştir. Sendikalar ile ortak karar alınmış, sandık kurularak seçim yapılmasına karar verilmiştir. Gelinen noktada seçim yapılması konusunda sendikalar anlaşmazlığa düşmüştür. Bu anlaşmazlığın ileriki süreçte iş barışını olumsuz etkileyeceği değerlendirilmiştir. Bu nedenle 14.01.2025 tarihinde seçim yapılması yönündeki karardan sendikalar da bilgilendirilerek vazgeçilmiştir. Anayasa ve hukuka uygun örgütlenme hakkının kullanılması, yasal sürecin işlemesi ve her türlü demokratik ortamın sağlanması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi kamuoyu ile paylaşırız.”
Açıklamadan anlaşılacağı gibi üç sendikanın “En yetkili ben olacağım” mücadelesi belediyeyi tam bir savaş alanına çevirmiş. İşçiler, çalışanlar ise bu güç mücadelesinin içinde pinpon topu gibi oradan oraya savurulup duruyor. Ne yapacaklarını onlar da şaşırmış durumda. İnsanlar ekmeğinden olmamak için güç neredeyse oraya yöneliyorlar. Hiç istemedikleri bir sendikaya üye olmak zorunda kalabiliyorlar.
Halbuki “sendika” bu değil. Tam tersidir hatta… Sendikacılığın da içi boşaltıldı, amacından saptırıldı.
İşçilerin hakları için kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu, işçiler için tehdit unsuru haline dönüşüyorsa pes derim. Ne acı bir durum.
Bir çalışanın en zayıf noktası ekmeğidir. Ekmeğini, maaşını, işini öne sürüp, üyelik formunu uzatmak, ya da diğer sendikadan istifa ettirmek utanç verici bir yöntemdir.
Halbuki sendika işçinin, çalışanın garantisidir, dayanağıdır.
Sadece belediyelerde değil, diğer resmi kurumlarda, fabrikalarda ve bir çok yerde bu kokuşmuşluk hakim. Sendikanın geleceği, sendikanın ait olduğu siyasi görüş ya da partinin menfaatleri, işçilerin, çalışanların, emekçilerin çıkarlarının önüne geçmiş.
Yazık…
Sadece Yunusemre Belediyesi’nde şu son birkaç aydır yaşananlar bile sendikacılığın ülkemizde geldiği noktanın ne kadar düşündürücü olduğunu özetliyor.
Hangi sendika yetkili olacak, hangisi en kral, hangisinin üyesi daha fazla inanın hiç umurumda değil. Umurumda olan tek şey, belediye bünyesinde çalışan insanların ekmeği, aşı. Her an işten atılma, işini kaybetme korkusu ne demek bilir misiniz?
Bu korkuyla işine giden insanlar, sendikaların meydan savaşının tam ortasında şuan. Çok yakın arkadaşlarım var. İnanın çaresizler. Tek istedikleri işlerine devam edebilmek.
Yapmayın... Belediye işçilerini ekmeğiyle tehdit etmeyin, ayıptır!
Sendikacılık buysa olmasın.
Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban ve ekibinin bu kargaşaya bir son vermek, bir an evvel iş barış ve iç huzuru sağlaması gerekiyor. Hakemliği adil yapmalılar. Aksi halde yaşanan sorunlar mevcut belediye yönetiminin de geleceğini etkileyecektir. Çünkü huzursuzluk hizmetlere, yapılan işlere doğrudan yansır.
O da sandığa…