Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, tutuklanması ve ardından yaşananlar bizi bir adım ileriye götürmeyecek. Aksine kaygı duyacağımız kadar vahim bir geriye gidiş bile söz konusu olabilir.
Ülkemizin kuruluşundan bu yana, hatta Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan bir kısır döngü var. Ayrı dünya görüşlerine sahip kitlelerin amansız, empatiden, anlayıştan uzak savaşlarına bir yenisi daha eklenmiş oldu. Geçmişte birçok randevuyla karşı karşıya geldi bu kitleler. Ve senaryo zaman zaman darbelerle zaman zaman toplumsal olaylarla sahneye kondu.
Bu kez durum biraz daha farklı. Yaşananların topluma yansıması diğerlerine benzemiyor.
Bu detay çok önemli.
Neden?
İşçisi, memuru, esnafı, çalışanı yani kısacası halkın büyük bir bölümü olan bitenden dolayı bıkkın ve kızgın. Siyasi kavgalar, huzursuzluk, olaylar daha da büyür mü sorusunu akıllara getiriyor. Büyük bir endişe hakim.
Kime gitsem, kime sorsam siyasetçilere öfkeli.
Ve kimseye güvenmiyor kimse!
“Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal” çıkmazı toplumda en yaygın hissiyat.
31 yıl önce alınmış bir diplomanın iptal edilmesine mi kızsın insanlar diplomanın usulsüz bir şekilde alınmasına mı?
Belediyelerdeki yolsuzluk, kitabına uydurulmuş ihaleler, rüşvet ve kayıp paralara mı kızalım, bu operasyonları sadece belli belediyelere yapan adalet sistemine mi?
Temiz olan kim?
Bu soru işaretleri cevapsız kalınca ortaya kocaman bir umutsuzluk, buhran çıkıyor. Vatandaş bulabilse şöyle iyi bir alternatif inanın koşarak gidecek, kapısını çalacak.
Ak Partili, MHP’li belediyelerde hata kusur yok mu?
Diğer tarafta bakıyorsunuz Ekrem İmamoğlu ne yapıp edip CHP teşkilatlarını sandık başına götürdü. Ve demek ki alelacele kendisini “Cumhurbaşkanı Adayı” olarak ilan ettirmesi heybedeki turptanmış.
Bunu düşündürüyor insanlara.
Diğer tarafta Mansur Yavaş’ın aday mısınız sorularına ısrarla “bekleyin” falan demesinin nedeni de turptanmış. O da heybeden haberdar.
Operasyon öncesi İmamoğlu’na yakın bazı isimlerin firar etmesi de heybedeki turpla doğrudan ilişkili.
İktidar ve muhalefetin önde gelen isimlerinin tamamının turptan haberi var.
Bir bizim yokmuş!
Geldiğim nokta şu; Her iki tarafta da derin defolar var.
Ve ben bir vatandaş olarak şunu görüyorum: Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Ve siyasi mücadele sokağa bir kara bulut gibi çöktü. Herkes huzursuz.
Son bir hafta içinde krediler yükseldi. Ticaret durdu. Dolar, altın yükseldi. Birçok ürüne zam geldi.
Sonuca bakıyorum, bu işten kim karlı çıktı diye soruyorum.
Sıralayalım…
Bu operasyonların iktidara bir oy getireceğini sanmıyorum. Belgeler, bilgiler çok net açıklanmadığı sürece toplumun büyük kesiminin ikna olması mümkün görünmüyor.
Muhalefet açısından bakıldığında Ekrem İmamoğlu figürünün önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma ihtimali gittikçe zayıflıyor. Bu belki CHP’nin içinde yeni bir aday arayışı başlatacağı için yeni mücadelelere sahne olabilir. Yani aslında bu durum CHP’ye de yaramadı.
Sokaklar karıştı, gençler, öğrenciler tepki eylemlerinde…
Allah polis teşkilatının yardımcısı olsun.
Mansur Yavaş’a da yaramadı. O da öyle bir laf etti ki, HDP seçmenini çok fena kızdırdı.
Geriye bir kişi kaldı. O da CHP Genel Başkanı Özgür Özel.
Liderlik vasıflarını sergilemesi için adeta bir sahne açıldı:
Saraçhane…
Sadece çok etkili konuşmalarla değil sergilediği tavırla da “Ekrem İmamoğlu olmasa ben olurum” mesajını verdi.
Gördüğüm kadarıyla ve çok büyük bir olay, sürpriz olmazsa Özgür Özel, olası bir seçim ya da ilk genel seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacak.
Hatırlarsanız birkaç hafta önce Özgür Özel’in kendisi varken İmamoğlu’nu aday göstermek istemesini eleştirmiştim. Benim heybede turp olduğu iddiasından haberim yoktu, buna emin olabilirsiniz. Ama İmamoğlu’yla ilgili toplumda hatta CHP teşkilatlarında bir güven sorunu olduğunu çok net görebilir herkes. Sırf Tayyip Erdoğan karşısında en güçlü isim diye destekleyen ama güvenmeyen çok insan var.
Gerçek şu ki siyasette gergin haftalar, aylar, yıllar bizi bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısındaki isim CHP adına Özgür Özel olacak. Şartlar buna zorlayacak.
Dolayısıyla günün sonunda bu işten belki de en karlı çıkan isim Özgür Özel olacak.
Adaylık durumunda kazanır mı kaybeder mi orası nasip meselesi.
Ama gelişmeler Özgür Özel’i adaylığa itiyor.
Anlayacağınız heybede olduğu iddia edilen turplar dolaylı veya direkt, bilerek veya bilmeyerek Özgür Özel’in önünü açtı. Özel ayağına kadar gelen bu şansı nasıl değerlendirir o da onun bileceği şey.
“TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE” HİKAYESİ
Aslında bu deyimle ilgili çok şey yazılmış, çizilmiş ama net bir hikaye yok. Ama yıllar önce dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, bir konuşmasında bu hikayeyi anlatınca herkes de oradan alıntılıyor.
Demirel şöyle aktarmış; Köylü, Aydın pazarında turp satıyormuş. Müşteri gelince önce ufak, küçük turpları tezgâhın üstüne koyuyor, önce onları satıyormuş. Müşterinin biri, ‘Bu turplar küçük!’ deyip yüzünü buruşturup, almaktan vazgeçmek gibi davranış gösterince, pazarcı köylü gitmek üzere olan müşterinin arkasından seslenmiş, ‘Hele dur bir beyim, gel. Turpun büyüğü heybede!’ demiş ve büyük turpları çıkarıp tezgâhın üstüne koymuş.
Günümüzde bu bir uyarı olarak ya da henüz karşılaşılmayan ya da yaşanmayan daha büyük bir sorun veya olayın habercisi anlamında kullanılıyor.
Bir de “turp gibi” olmak deyimi var.
Turplar kime iyi gelecek?
Bu soru Fenerbahçe’nin ne zaman şampiyon olacağını bilmekten daha zor. Artık gerisini siz düşünün.