Dostlar...
İnsanın yaşamında zorluk ve kolaylık, fakirlik ve zenginlik her an için karşılaşabileceği normal durumlardır.
Yüce Yaradan; Biz insanlara ibret nazarıyla bakalım ve yaşayalım diye ömrümüzün içinde bizleri zaman zaman zenginlik ve fakirlik, çile ve eziyet ile ardından da saadet ile sınar.
Hani her fırtınanın ardından önce yağmur yağar, sonra da güneş çıkar ya…
Denizler dalgalanmadan durulmaz.
Sabah doğan güneş akşam olunca batar, dünyamız karanlıklara gömülür ancak mutlaka sabah olur ve güneş dünyamızı tekrar aydınlatır.
Allah insanı, sevdiğinin doğumuyla sevindirir, ölümüyle de hüzünlendirirmiş.
Allah sevdiği kulunun eşeğini önce kaybettirir sonra da buldurarak sevindirirmiş.
Bu gibi örnekleri hayatımızda çokça yaşadığımız için çoğaltabiliriz de...
Allah bizleri önce kötü ile sonra da iyi ile imtihan edermiş.
 
Ben size bir hikaye anlatayım ;
 
Zamanın birinde biri kel diğeri de topal olan iki arkadaş varmış.
Fakirlikten bunalıp para kazanmak maksadıyla gurbete çıkarlar. Yolda bir çeşmenin başında mola verirler. Azıklarını yerken sohbet ederler
Topal olanı, "Ben bir kral olsaydım vergileri kaldırır halkıma para dağıtırdım" der.
Kel olanı ise, " Ben Kral olsaydım var ya… Bu vergiler az bile daha da arttırırım. Bu millete müstahak" demiş.
İki arkadaş yola koyulurlar ve payitahta gelirler. Daha önce hiç görmedikleri büyük bir kalenin içinde saray ve büyük konaklar...
Şaşırıp kalırlar.  
Kraliyet sarayının bulunduğu kent meydanında kentin ahalisi toplanmış.
Sorarlar, "Siz burada neden toplandınız?"
Ahaliden biri, "Siz galiba yabancısınız. Bilmiyorsunuz. Zira bizim kralımız öldü.  Bugün yeni kralımız seçilecek. Az sonra sarayın penceresinden bir ‘güvercin’ salınacak. O güvercin kimin kafasına konarsa o kişi yeni kralımız olacak" der.
Bunu duyan iki arkadaş, "Biz de burada bekleyelim. Belli mi olur? Kuş bu... Bakarsın bizim başımıza gelir konar" derler.
Bir müddet sonra sarayın pencerelerinden bir açılır ve bir kişi görünür. Elindeki güvercini uçurur.
Gökyüzünde süzülen güvercin bir müddet uçtuktan sonra köyünden kalkıp gurbete gelen kelin başına konar. Hemen askerler alırlar ve saraya götürürler.
Topal arkadaşı şaşkınlık içinde gelişmeleri izler ve çeşme başında konuştukları aklına gelir.
Kel, sarayda Kraliyet Tac'ını takar, kral elbisesi giyer ve sarayın penceresinden halkını selamlar.
Yeni Kral ilk iş olarak vergileri arttırır ve vatandaşa yaşamı çekilmez hale getirir.
Bu duruma dayanamayan Topal arkadaşı kendisiyle görüşme talebinde bulunur.
Topal, kralın huzuruna kabul edilir. Kral eteğini zorla öptürür ve sorar, “Söyle derdin nedir?"
Topal, "Biz hem köylüyüz hem de arkadaşız. Sen kral oldun, milletin elinde avucunda ne var ne yok her şeylerini aldın. Yazık değil mi bu insanlara?"
Kral, "Bak arkadaş dinle! Dua et ki köylümsün yoksa şu anda kelleni kestirirdim. Çeşme başındaki sohbetimizi hatırla. Ben ne demiştim, sen ne demiştin. Eğer Kral olursam bunları yapacağıma yemin etmiştim. Demek ki Allah bu insanların başına beni layık görmüş ki güvercin gelip benim kafama kondu. Allah seni layık görmüş olsaydı güvercin gelirdi senin başına konardı. Hadi şimdi defol git ve bir daha sakın karşıma çıkma!" der...
 
Uzun bir zaman sonra halkın açlık sınırına geldiğini öğrenen zalim kral bir ferman hazırlar ve fermanı halka duyurulur:
"Tüm kentin çöpleri sarayın önündeki meydanda toplansın ve ardından da ahali çöplerin başına gelsin. Akşam ezanına kadar müddet… Çöp yığını kendiliğinden ortadan kalkarsa tüm vergileri kaldıracağım. Yok, eğer çöp yığını kalkmazsa vergileri iki kat arttıracağım!"
Fermanı duyan halk kentin tüm çöpleri meydana yığar. Ahali de toplanmıştır. Kentin imamları, alimleri ahali ile birlikte dualar ederler.
Güneş yavaşça batmaya başlar. Ezan vaktine doğru aniden bir rüzgar eser, fırtınaya dönüşür ve çöp yığını göğe yükselir.
Bu durumu gören ahali sevinç içinde ağlamaya başlarlar. Çöp yığını kaybolduktan sonra kral emir verir ve topal arkadaşının huzura getirilmesini emreder.
Askerler topalı bulurlar ve hemen kralın huzuruna götürürler.
Kral, topal arkadaşına kaftanını giydirir, asasını verir ve başındaki tacı takar; arkadaşını yeni kral olarak ilan eder.
Herkes şaşkınlık içindedir.
Kel olan eski arkadaşı topala şöyle der, "Bu halkın başına Allah beni layık görmüştü. Ben yeminimi ve vaadimi yerine getirdim. Son olarak gördüm ki ahali tövbekar oldu. İmana geldiler. Bundan böyle sen layıksın ve  dilediğin gibi yönet." 
 
KISSA'DAN HİSSE...
 
Allah her şeyin hayırlısını versin inşallah...
Güzel günler göreceğiz...
Hayat çok kısa, aldığımız nefes kadar...
Elimizdekilerin kıymetini bilelim…