Alime teyze çoluğu çocuğu evlenip Manisa'dan ayrılınca üç katlı bir binadaki dairesinde tek başına yaşamaya başlamıştı.
Komşuları iyi insanlardı, ancak Alime teyze yaz yaklaşınca huzursuz oluyordu.
Çünkü her yaz komşuları ya köylerine ya da yazlığa gidiyor, Alime teyze apartmanda bir başına kalıyordu.
Ramazanın yaz aylarına denk geldiği zamanlar bu yalnızlık ona daha da hüzün veriyordu.
Çocukları ayak üstü gelip, gidiyorlar, annelerinin burukluğunu, hüznünü, hasretini fark etmiyorlardı bile.
Zamanla çocuklarının ziyaretleri iyice seyrekleşmişti.
Ramazanın ağustos ayına geldiği bir yıldı.
Yine komşuları apartmandan ayrılmışlardı.
Alime teyze yalnızlığına yanarak derin bir hüzün içinde iftarları, sahurları geçirdi.
Bayrama iki gün kalmıştı.
Kimsenin gelmeyeceğini bile bile kendince bayram hazırlığı yapıyordu.
Nihayet bayram gelmiş, Alime teyze sabah namazından sonra, bayram şekerini antika cam, üzeri şık çiçek desenli şekerliğe doldurmuş, gaz lambası şeklindeki şık kolonya şişesini,
kendi hazırladığı ikramlıkları, tabak, çatal vs her şeyi düzenli bir şekilde masaya yerleştirmişti.
Sabahın ilk saatleriydi ve Alime teyze gözleri dolu dolu, hayalinde geçmiş güzel bayramların hasreti içi titreyerek;
"Yarab! Bu yalnızlığı veren sensin. Kim bilir hangi günahımın kefareti? Şikayet etmeye hakkım yok. Senden gelen başım gözüm üstüne... Ama rabbim bu bayram günü bu yalnızlık bana çok acı geliyor. Komşularımın gidecek köyü, yazlığı, çocuklarımın bitmeyen koşuşturması var.
Kimseye bir şey söyleyemiyorum. Herkes beni mutlu sanıyor.
Ne kadar yalnız olduğumu, bu yalnızlığın beni ne kadar üzdüğünü, içimin nasıl yandığını sen biliyorsun.
Yarab beni bu bayram gününde yalnız bırakma, sensiz bırakma...” diye dua ederken gözlerinden sicim gibi yaşlar boşalıyordu.
Titreyerek ağlıyor, duaları gözyaşlarına karışıyor, hıçkırıklarla sarsılıyordu .
Dua ve ağlamak Alime teyzeyi biraz ferahlatmıştı.
"Çok şükür rabbim derdimi bilen sensin, çarem sensin." diyerek şükretti.
Şimdi daha iyiydi.
Torunlarının salonda koşuştuğunu hayal ederek radyoyu açtı.
"Allah yanımda daha ne olsun." diye kendisini teselli etti.
Saat 10’a doğru kapının zili çaldı.
Heyecanla kapıya doğru yürürken dizlerinin titrediğini hissetti... Kendisini hatırlayan birisi vardı demek ki...
Yüreği ağzında kapıyı açtı!
Gözlerine inanamadı!
Komşuları çoluk, çocuk hepsi kapının önündeydiler!
Ellerinde tencere, küçük tepsi, saklama kapları...
Alime teyzeyle bayramlaşmaya gelmişlerdi.
Öğle yemeğini Alime teyzeyle birlikte yemek için hazırlık yapmışlardı.
Alime teyze sevinçten uçuyordu...
Hayatının en güzel Ramazan Bayramını yaşıyordu.
Karşı komşusu yazlıktayken eşiyle Alime teyzenin yalnızlığını farkedip diğer komşularına da haber verip bu güzel sürprizi hazırlamıştı.
Bununla da yetinmeyip, Alime teyzenin çocuklarına ulaşmış, onların mazeretlerine karşılık;
"Daha kaç bayram annenizle geçireceksiniz. Seksen yaşındaki bir kadını yalnız komşuları değil, çocukları da bayram ziyaretine gelip mutlu etsin diye düşündüm." diyerek razı etmişti.
Alime teyze çocuklarının geleceğinden habersiz, komşularıyla bayramlaşıp şeker, kolonya ikram ederken kapı tekrar çaldı.
Çocukları, torunları içeriye girince Alime teyze gözlerinden sevinç gözyaşları döküyordu.
Kimsesizlerin kimsesi Alime teyzeyi yalnız bırakmamış ona en güzel Ramazan Bayramını yaşamayı nasip etmişti.
O bayramdan sonraki yıllarda komşuları birer, ikişer hafta arayla tatile giderek Alime teyzeyi yalnız bırakmadılar.
Vefatına kadar hep Alime teyzenin yanındaydılar.
Allah kimseyi yalnız bırakmasın.
Cümlemize hayırlı dostlar, arkadaşlar, komşular nasip etsin.