Fotoğraf, şüphesiz geçmişten geleceğe kurulan bir köprü, aynı zamanda yaşanmışlıkların bir tanığıdır. En güzel günlerimizde, düğünlerde, sünnetlerde, doğum günlerinde, dost buluşmalarında olmazsa olmazımızdır.
Çocukluğumun geçtiği Gördes’te yaşayan annemi ziyaret ettiğimde, fotoğraf albümünü karıştırırken bir fotoğraf dikkatimi çekti. Üç kardeş olarak çektirdiğimiz bir fotoğraftı bu. Abimle ikimiz, küçük kardeşimizi aramıza alarak çektirmişiz fotoğrafı. Fotoğrafın çekim tarihi tam olarak bilinmiyor ama tahmin etmek çok da zor değil. Tahmini yaşlarımıza baktığımız zaman en az 30 yıl önce çekilmiş bir fotoğraf.
Fotoğrafta en çok dikkat çeken husus ise benim üzerimde olan kırmızı arabalı kazak. Bu kazak beni maziye, çocukluğuma götürdü. O yıllar şimdiki gibi gidip istediğin mağazadan kıyafet almak ne mümkün... Fotoğrafa dikkatli bakılırsa, üç kardeş üçümüzün de kazağı el örmesi. Annem, üçümüze de kazak örmüş. Diğer iki kazak neyse de o araba desenli kazağı annem nasıl ördü? Sarı kazağın üstünde kırmızı araba. Arabanın arkasında ağaçlar, dağlar, bulutlar…
Ah sevgili okur, o kazak kimlere nasip oldu bir bilseniz…Asıl hikaye de burada başlıyor zaten.
Aslında çocukluğumuzun o meşhur kazağını annem abim için örmüştü. Abim çok mutlu olmuştu o kazağı ilk giydiğinde. O zamanın şartlarını düşünürsek kolay değil böyle bir kazak örmek. Abim en az üç yıl giydikten sonra büyüdü, kazak küçük gelmeye başladı. Sonra haliyle o kazak evin ikinci çocuğu bana kaldı. Zaten o yıllarda küçük çocukların kaderiydi bu döngü. Evin küçük çocuğa kolay kolay bir şey alınmazdı. Evin büyük çocuğundan kalan kıyafetler küçüğe giydirilirdi. Böylelikle bu kırmızı arabalı kazağın ikinci sahibi ben oldum. Bir müddet de ben giydim. Sonra aynı büyüme döngüsü sonucu, kazak bana da küçük gelmeye başlayınca kardeşime kaldı. Böylelikle üç kardeş de aynı kazakla çocukluğunu geçirmiş oldu. Peki eskidi mi o kazak, atıldı mı derseniz hayır diyeceğim. Çünkü kırmızı arabalı kazağın hikayesi devam ediyordu.
Mahallemizde yaşayan gariban bir aile vardı. Bu ailenin de üç erkek çocuğu vardı. Kazak eskimeyince, annem bu aileye vermişti kazağı. O ailenin en büyük çocuğu bizim meşhur kazağı giymeye başladı. Ben yıllar sonra o kazağı o ailenin iki çocuğunun da giydiğine şahit oldum. En küçük çocukları o kazağı giymiş miydi, o kırmızı arabalı kazağa ne olmuştu, bilemiyorum. Ama benim bilip şahit olduğum, benle beraber o kazağın 5 çocuğu büyüttüğüydü.
O yıllar zor yıllardı. Şimdi çevreme bakıyorum. Hepimizin elbise dolabında ortalama 20-30 adet (kazak, pantolon, gömlek vs.) kıyafet mevcut. Üstelik kıyafetimiz tam gelmezse atıp yenisini alıyoruz. Bir kazağın 5 çocuğu (en az diyeyim, 6 da olmuş olabilir) büyüttüğü günler mazide kaldı.
Sağlıcakla kalın…