Manisa’nın siyaseti adeta bir devrin bitişine yeni bir devrin başlangıcına sahne oluyordu. Demokrat Parti’nin, Doğruyol’un ve “Adil Aygül”lü dönemde ANAP’ın kalesi olan Manisa, 3 Kasım 2002 tarihinden sonra Ak Parti’ye teslim oldu. 3 Kasım 2002 seçimleri
Manisa’nın siyaseti adeta bir devrin bitişine yeni bir devrin başlangıcına sahne oluyordu. Demokrat Parti’nin, Doğruyol’un ve “Adil Aygül”lü dönemde ANAP’ın kalesi olan Manisa, 3 Kasım 2002 tarihinden sonra Ak Parti’ye teslim oldu. 3 Kasım 2002 seçimleri aynı zamanda Bülent Arınç’ın liderliğinin ilanıydı. Arınç; 1991 genel seçimlerinde Refah Partisi listesinden Manisa'dan aday olmuş ancak seçilememişti. 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi'nden aday olduğu Manisa Belediye Başkanlığı seçimlerinde başarısız olan Arınç, 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimleri'nde Refah Partisi'nden Manisa Milletvekili seçilerek uzun yıllar kalacağı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ilk adımı attı.
1999 genel seçimlerinde Fazilet Partisi'nden Manisa milletvekili seçilen Arınç, kurucuları arasında olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi'nden 2002 ve 2007'de Manisa, 2011 ve 2015 seçimlerinde ise Bursa'dan TBMM'ye seçildi.
Bu sıradan gibi görünen bilgiler ve süreç aslında Manisa’nın da siyasi kaderini doğrudan etkiledi.
Arınç, 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde Bülent Kar’ı aday gösterip belediye başkanı seçtiren kişiydi. Partide ağırlığı tartışılmayan Arınç, neredeyse tüm teşkilatlar ve milletvekilleri karşı çıkmasına rağmen Bülent Kar’ın 2009 yerel seçimlerinde yeniden aday gösterilmesini sağladı. Ve bu karar Cengiz Ergün’e Manisa Belediyesi’nin kapılarını açtı. Arınç’ın hata yaptığını düşünen birçok kişi faturayı ona çıkardı. Ben bu konuda Arınç’ın sadece “ahde vefa” gibi siyasetin çok alışık olmadığı bir insani kuralı uyguladığını düşündüm,
düşünüyorum… Arınç’a göre Kar, başarılı çalışmalar yapmış ve tekrar aday olmayı hak etmişti. Bu noktada “sonuç” değil “neden” hesabı yapan Arınç, belki hata yaptı ama kendi doğrularından vazgeçmedi. Bunun da faturasını fazlasıyla ödedi. Siyasetin belki de en itici yanıdır bu.
Arınç’ın Bursa’ya gitmesi Manisa ile olan bağını koparmadı. Ancak Manisa AK Parti’nin “Ağabey”i olan Arınç’ın gidişi ister istemez bir boşluk oluşturdu. “Siyaset boşluk kaldırmaz” kuralı hemen devreye girdi. 2011 - 2014 yılları arasında Manisa’da tam anlamıyla Hüseyin Tanrıverdi rüzgarı esti. Çevresinde korumalar, partililer Tanrıverdi’yi bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Milletvekilliğinde üçüncü dönemi olduğu için Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na soyunan Tanrıverdi, bunun öncesinde Manisa’yı büyükşehir yapan “bütünşehir” projesinin hazırlayıcısı oldu. Böylece Manisa’nın nüfusuna ilçeler de eklenince “Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı” gibi milletvekilliğinden çok daha önemli hatta havalı bir makam ortaya çıkıverdi.
Sonuç itibariyle 2011 - 2014 yılları arasında devam eden Tanrıverdi’nin “Ağabey”lik dönemi 2014 yerel seçimlerinde alınan mağlubiyetle son buldu. MHP’li Cengiz Ergün rekor bir oyla başkan seçildi. AK Parti merkezdeki iki belediye ve 9 ilçe belediyesini kazanmasına rağmen büyükşehir belediyesini üniversite öğrencilerine tez konusu olabilecek bir sonuçla kaybetti.
30 Mart yerel seçimlerinden sonra AK Parti’de “Ağabey” arayışı ya da “Ağabey” kim olsun arayışı başladı. Bu süreçte Yunusemre Belediye Başkanı Dr.Mehmet Çerçi’nin yıldızı
parladı. Ancak il kongresi süreci, yaşanan sorunlar ve yapılan listeler dikkate alındığında Çerçi’nin iyi niyetinin suiistimal edildiği gerçeği ile yüzleşildi. Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik de bu dönemde partinin liderliğine soyunamadı ya da bunun için erken olduğunu düşündü.
7 Haziran Genel Seçimleri’nde ise fotoğraf biraz daha farklılaştı. Son yıllarda il başkanlığı dönemindeki performansı ile ön plana çıkan Murat Baybatur, beklendiği gibi milletvekili listesinde yer aldı. Baybatur’un 4.sırada olması Arınç’ın 7 Haziran öncesine kadar partide ağırlığının olduğunun ispatıdır. Partinin tecrübeli ismi Recai Berber 1.sıraya yerleşti. Partide adeta tek başına bir cumhuriyet olan (tarzı ve misyonu bakımından) Selçuk Özdağ ise 3.sıra gibi çok değerli bir yerden milletvekili seçildi. Listenin geri kalanı malumunuz…
Bu kısa belki de bazılarınıza göre uzun özet bizi bugünle ilgili nasıl bir sonuca götürür? Ya da son yapılan genel kongrede Selçuk Özdağ’ın MKYK üyeliğine, yani partinin beyin takımına seçilmesini nasıl algılamak lazım?
Selçuk Özdağ’ın bu tebriklik hamlesi siyaseten kendisine ciddi güç kazandırdı.
Uzun yıllar milletvekilliği yapan Hüseyin Tanrıverdi’nin partideki en önemli kalesi olan MKYK üyeliği resmen son bulmuş oldu.
En önemli sorulardan biri de “bakan” olması beklenen Recai Berber’in “Yeni AK Parti”deki geleceğinin ne olacağıdır. Recai Berber’in gücünden bir şey kaybettiğini sanmıyorum. Çok değerli bir siyasetçi. Halen bakan olabilecek potansiyeli
barındırdığını düşünüyorum. Ancak MKYK üyeliğine Manisa’dan milletvekili sıralamasında 1.saradaki ismin seçilmesi gerektiği beklentisi kafaları karıştırmış durumda. Yukarıda neler oldu neler bitti bilmiyoruz. Çaresiz sonuçlar üzerinden gitmek zorundayız.
Gelinen nokta AK Parti ve Manisa siyaseti açısından çok ilginç sonuçlar doğurabilir. Bülent Arınç ve Hüseyin Tanrıverdi gibi çok önemli iki isim çok büyük bir sürpriz olmazsa (Ki siyasette her an her şey olabilir) artık yoklar. Şimdilik görünen bu. “Siyaset boşluk kaldırmaz” gerçeğinden yola çıkarak “Zamanla boşluklar dolacaktır” diyebiliriz.
İyi de nasıl?
İşte akıllardaki o deli sorular;
Bundan sonra Manisa AK Parti’de “Ağabey” ya da “Reis” kim olacak?
Ak Parti’nin 1 Kasım seçimlerinde hazırlanacak olan milletvekili listesinde değişiklik olacak mı?
Olacaksa bu kimlerin lehine kimlerin aleyhine olacak?
Kararları kim ya da kimler verecek?
AK Parti’nin Manisa’daki seçim stratejisini kim belirleyecek?
Ak Parti’nin Manisa gerçeklerine uygun seçim stratejisi olacak mı?
Ve son soru;
Manisa’da HDP’ye giden 60 bin oydan bir kaç bin tanesini geri almak için doğu kökenli, samimi bir adaya listede yer verilecek mi? Yoksa “boşver” mi denilecek?
Bu soruların cevabı “Ağabey” arayışıyla doğrudan ilgili. Burada “Ağabey”liğin kime verildiği değil kimin elde edeceği bence en can alıcı nokta. Aslında her partide böyle. Bütün mesele “Ağabey” olabilmek…
Bu bağlamda genel merkezin Manisa ile ilgili vereceği kararlarda “Selçuk Özdağ” etkisi bundan sonra daha fazla hissedilecek. Aslında Özdağ’ın bir fırsat yakaladığını da söyleyebiliriz. 1 Kasım seçimleri kapıya gelen bir şans sayılabilir. Örnekler ortada… Her adım bir başlangıçtır. Kimin ağabey olacağını tayin edecek olan ise devamındaki süreç ve verilecek olan doğru kararlardır.
Ve elbette sonuçtur…
Çünkü siyasette nedenlere değil sonuca bakılır.