Gündoğumunda bir dolu insan Spil’i seyre dalar bu kentin duraklarında.
Gün ortasında ve gün batımında da…
Ve gecenin karanlığında aynı duraklarda Spil’in zirvesini arar gözleri…
Doğudan gelip kendilerini batıya götürecek araçlarla servis edilmeyi beklerler sanayi devriminin insanlığa armağanı turnikelere, bantlara, iş önlüklerine, süreli özgürlük molalarına…
Duraktaki herkes birbirini tanır, her gün aynı saatte aynı kişilerle beklerler servis araçlarını, aynı yöne bakarak izlerler Spil’in gölgesini, sisini, karını veya aydınlığını.
Sabahları “servis saati” diyerek trafikten şikâyet etmeyi bırakıp durup bu durakları izleyin biraz.
Onlarca durak, binlerce insan…
Onlara yakından bakın, hemen hiç kimsenin yüzünde bir gülümseme göremeyeceksiniz.
Yan yana dururlar ve beklerler sadece.
Kimi yalnızca mesaisini doldurmayı düşünüyordur, kimi yatacak avansını, kimi kredi kartı ödemesinin son gününün yaklaştığını…
Kimi çocuğunun okulundan gelen veli toplantısına nasıl gideceğini, kimi ustabaşıyla yaşadığı dünkü sorunu düşünüyordur.
Yakından baktığınızda düşünceli yüzlerle karşılaşırsınız.
Bu yüzlerin omuzlarında yakalar vardır görmediğimiz, kimi mavi kimi beyaz…
Ama daha mühimi her birinin omzunu ağırlaştıran yükleri olduğunu ancak ailemizden veya yakınımızdan biri her gün o durakta Spil’i seyrederek güne başlıyorsa biliriz.
**
Filmin adı Zamana Karşı…
2011’de vizyona girdi.
Film paranın yerini zamanın aldığı bir dünyayı anlatır. Herkesin bileğinde deri altına yerleştirilmiş bir saat vardır ve insanlar 25 yaşından sonra yaşayabilmek için sürekli zaman kazanmak zorundadırlar. Bunun için de sürekli çalışmak zorundadırlar. Çalışmanın karşılığı zaman, alışveriş yapmanın karşılığı zaman, otobüse binmenin karşılığı zamandır. Örneğin bir kahve içtiğinizde 5 dakikanız, dışarıda yemek yediğinizde 15 dakikanız gider. Zamanın bittiğinde ölüyor, zamanınız varsa ölümsüz olarak yaşıyorsun.
İnsanların yaşamlarındaki tek amacı daha fazla zamana sahip olmak…
Filmde para ve gücün yerini zaman almış ve bu metafor üstünden ve bir gelecek dünya yaratılarak aslında günümüz dünyası ustalıkla anlatılmış.
Filmde iki ayrı toplumsal kesim anlatılır; biri kendisi ve ailesini hayatta tutmaya çalışan ve bunun için sürekli çalışmak zorunda olan insanlar ve diğeri ise zaman zengini insanlar…
Banliyölerde yaşayan insanlar her sabah yeni zamanlar kazanmak için üretim yerlerine götürülürler ve kimi yeni küçük zamanlar kazanırken kimi de zaman bankasına borçlarını ödemek için çalışırlar.
**
Tarım Kenti, Şehzadeler Kenti, Mitoloji Kenti, Sanayi Kenti…
Manisa artık günümüzde bir vardiya kentidir…
Onbinlerce insan her gün sanayi kentine gidiyor, çalışıyor, sonra büyük banliyö merkezi kente geri dönüyor.
İşten arta kalan zamanını ya dinlenmeye ya da çocuklarını bir çay bahçesine ya da alışveriş merkezine götürerek mutlu etmeye harcıyor.
Kiralar maaşları oranında artmıyor, ulaşım ücretleri maaşları oranında artmıyor, okul ihtiyaçları maaşları oranında artmıyor, hiçbir şeyin artışı maaşları ölçüsünde olmuyor ama biz hep beraber diyoruz ki, Manisa yatırımda Avrupa’nın bilmem kaçıncı kenti oldu, bilmem kaçıncı sanayi bölgesi hizmete açılacak, Manisa’daki şu şu firmalar bilmem şu kadar ihracat yaptılar, Manisa şöyle büyüdü, böyle büyük şehir oldu vs…
Bu gelişmeyi yaratan insanlara hak ettikleri maddi ve manevi değer herkes tarafından veriliyor mu, hiç sanmıyorum…
Artık dağlarından yağ, ovalarından bal akan değil, sırtlarından ter akan insanların iki vardiya arası yaşadıkları kenttir Manisa…