ANKETİN BAĞIRDIĞI GERÇEK! Manisa büyükşehir oluyor, ilçe isimleri ne olmalı? Keşke bu anketi düzenlemeye, bu soruyu sormaya hiç gerek olmadaydı. Keşke Ak Parti, MHP ve CHP ile sivil toplum kuruluşları, bürokratlar ve Manisalılar uzlaşsaydı.  İsimler ü

ANKETİN BAĞIRDIĞI GERÇEK!

Manisa büyükşehir oluyor, ilçe isimleri ne olmalı? Keşke bu anketi düzenlemeye, bu soruyu sormaya hiç gerek olmadaydı. Keşke Ak Parti, MHP ve CHP ile sivil toplum kuruluşları, bürokratlar ve Manisalılar uzlaşsaydı.  İsimler üzerinde polemikler olmasaydı keşke… Keşke, keşke, keşke…    Dün Ak Parti MKYK Üyesi Hüseyin Tanrıverdi isim sorunuyla ilgili detaylı bir açıklama yaptı. Neden bir ilçeye Şehzadeler ötekine Yunus Emre isimlerini verdiklerini anlattı. Onu dinlerken bir “keşke” daha dedim. Keşke bu detaylı toplantı daha önce yapılsa ve kamuoyuna konunun artıları eksileri, isimlerle ilgili gerekçeler anlatılsaydı. Belli platformlarda bu konu önceden mutlaka tartışılmıştır. Ancak görünen o ki kamuoyunun belli bir bölümü, hatta belki de büyük kısmı Yunus Emre ismine pek olumlu bakmadı. Bu durum bizim yaptığımız ve tarafsızlığından zerre kadar şüphe olmayan ankete de net bir şekilde yansıdı. Biz sadece nabız tuttuk. Ve çıkacak olan sonucun büyükşehir konusuna kafa yoranlara ışık tutması açısından fayda sağlayacağına inandık. Aynen öyle de oldu… Şahsi görüşümü söylemeden önce manisahaberleri.com’un anketine yansıyan sonuç ve en önemlisi haberin altındaki yorumlara dikkat çekmek istiyorum.  Biz; Şehzadeler ve Yunus Emre mi? Mesir ve Gediz mi? Diye sorduk… 2 günde 400’dan fazla kişi oy kullandı ve ankete katılanların yüzde 65’i Mesir ve Gediz seçeneğini tercih etti. Bir de işin yorum kısmı var. Buradan edindiğimiz sonuç, Manisalıların büyük bir bölümü Şehzadeler ismini benimsiyor. Buna kimsenin itiraz yok. Ancak Yunus Emre ismi için tersi bir bakış açısı var. Ayrıca Spil ismi de ön plana çıktı. Yani Şehzadeler, Mesir, Gediz  ve Spil isimleri benimsendi. Peki Yunus Emre ismiyle ilgili bu olumsuz bakış açısı niye?    Bununla ilgili iki görüş var; Birinci görüşe göre Yunus Emre’nin Manisa’yla özdeşleşen bir tarafı yok. Yani Yunus Emre çok önemli bir şahsiyet ancak Manisalı değil. Bu nedenle isminin Manisa’da bir ilçeye verilmesi anlamsız. İkinci görüşe göre ise ki bu görüş genelde muhalefet kanadının görüşü: Hüseyin Tanrıverdi ve bazı yöneticiler kimseye sormadan isim belirlediler. Bu nedenle isim ne olursa olsun bir şekilde buna muhalefet edilecek!   Dün, Hüseyin bey parti binasında bir basın toplantısı düzenledi. Ve isimle ilgili tüm detayları kendisine münhasır tarzıyla anlattı. Yunus Emre ile ilgili çok önemli bir kaç gerekçe ortaya koydu. Yunus Emre’nin uzun yıllar Manisa’da yaşadığını, Manisa’yla anıldığını söyledi. 1991 yılının Yunus Emre Sevgi Yılı ilan edildiğini hatırlattı ve dünyanın kabul ettiği böyle bir değeri Manisa’nın markalarından biri haline getirmenin şehrimize yarar sağlayacağını ifade etti.    Ben şahsen ikna oldum… Hakikaten Yunus Emre ismi Manisa adına bundan sonrası için bir inanç turizmi aracı olarak kullanılabilir. Mesir, Spil, Gediz zaten Manisa için bir değer, birer marka… Yunus Emre artı bir değer olarak projelendirilebilir. Yani Tanrıverdi’nin yürüttüğü mantık doğru.  O zaman problem ne?   Problem diyalogla eksikliği. Yani bu isimler kamuoyuna yeterince anlatılamadığı gibi ikna için de çaba sarf edilmedi…  Yoksa Yunus Emre’yi kim kabul etmez, kim sevmez? Sevgi ve hoşgörünün elçisi, sembolü olmuş bir isim bu… Kim istemez? Sonuç itibariyle Tanrıverdi’nin dün gerçekleştirdiği basın toplantısı geç kalınmış ancak doğru bir toplantıydı. “Neden büyükşehir oluyoruz, ya da olmalı mıyız?” Soruları kafaları kurcalarken, bu değişimi vatandaşa uygun bir lisanla anlatmak şart. Yoksa vatandaş ikna olmazsa hiçbir hizmetin anlamı kalmıyor… BARO’DA DEVRİM! Zeynel Balkız Baro’da çok büyük bir devrime imza attı. Biz gazeteciler olayları biraz abartmayı severiz ancak bu hakikaten abartmaya değer bir sonuç. Baro’yu uzun yıllardır takip eden bir gazeteci olarak ilk kez muhafazakar, eşi başörtülü bir başkan adayının Baro gibi genelde sol görüşlü, sola yakın adayların uzak ara seçimleri kazandığı bir kuruluşta başkanlığı kazandığına şahit oluyorum.  Bu nedenle Zeynel Balkız’ın bu seçimleri kazanmasını rahatlıkla devrim olarak nitelendirebiliriz.     İyi de nasıl oldu bu? İki sebep var. Birincisi mevcut başkan Fadıl Ünal son derece pasif, son derece etkisiz, vasat bir başkan profili çizdi. Merkezde ağırlığını yeterince hissettiremediği gibi herhangi bir açıklamasıyla veya beyanatıyla da ön plana çıkmadı. Basınla ilişkileri ise neredeyse hiç yoktu. Efendi ve sesiz bir yapıya sahipti.   Zeynel Balkız’ın ise en önemli özelliği teşkilatçı kimliği ve çalışkanlığıdır. Aday olduğunda bir arkadaşıma, “Zeynel Balkız kazanırsa hiç şaşmam” demiştim. Bir şekilde konuşup görüştüğü insanları ikna eder. Bunu DYP’de iki kez milletvekili adayı olduğunda fazlasıyla ispatlamıştı. Rıza Akçalı gibi bir ismin bile önüne geçmişti. Hem de delege oylarıyla… Baro’da solun hegemonyasını bir muhafazakar, dindar bir aday yıkacaksa bu ancak Zeynel Balkız olurdu, o da bunu başardı. Bu sonuç akıllara “Baro da mı muhafazakârlaşıyor?” sorusunu getirebilir.  Ben öyle düşünmüyorum. Ki olsa da zarar yok… Bence çalışan kazandı, elması kızardı!