Saat 14:50’de her şey doğal akışında devam ediyordu. Güzel İzmir’in caddeleri, sokakları cıvıl cıvıl, trafik her zamanki gibiydi. Kimisi işinin başında, kimi evinde çocuklarıyla, ailesiyle zaman geçiriyordu. 1 dakika sonra olacakları kimse tahmin edemezdi.
Saat 14:51’i gösterdiğinde aniden başlayan sarsıntı hızla arttı. Saniyeler içinde Bornova ve Bayraklı’daki 17 bina çöktü.
Herkes şoktaydı. Bir anda enkaza dönen binaların çevresinde koşuşan insanlar olan biteni anlamaya çalışırken akıllarda tek bir şey vardı.
Hayat kurtarmak…
Ajanslar korkunç görüntüler servis etmeye başladı. Sosyal medyada kağıt gibi buruşmuş, yığına dönmüş binaların görüntüleri depremin şiddetini gösteriyordu.
7 şiddetindeki bir deprem 10 milyar kg’lık dinamit patlamasına eş değer bir enerji ortaya çıkarmış ve deprem 15 ilde hissedilmişti.
İzmir’den dumanlar yükseliyordu. Yıkılan binaların yerinde moloz yığını vardı.
Olanlar korkunçtu…
İşte o andan itibaren devletin ilgili birimleri ve vatandaşlar, gönüllü kuruluşlar deprem bölgesine kısa sürede ulaşmak istiyordu. Ama bir engel vardı: Trafik… Sıradan bir öğleden sonra kaosa dönüşmüştü.
Manisa’dan bir yardım görevlisi kuryeyle olay yerine ulaşmıştı.
Her türlü zorluğa rağmen yardım ekipleri yıkılan 17 binaya ulaşmış ve kurtarma çalışması başlatılmıştı.
Yazımı yazdığım saatte maalesef 55 can kaybı, 896 yaralı vardı.
Sadece Bayraklı'da 6 bina yıkık durumda, 7 bina acil yıkılacak durumda. 9 bina ağır hasarlı, 3 bina orta hasarlı ve 260 binada az hasarlı olarak tespit edildi.
17 bina neden yıkıldı?
Yan yana iki binadan biri yerle bir diğeri ayakta. Bunun nedeni zemin olamaz çünkü yan yana. Aynı zeminde iki bina. Tek açıklaması var;
Biri sağlam diğeri çürük…
İlginç bir detay daha…
Depremde yerle bir olan Doğanlar ve Rıza Bey apartmanlarında 4-5 yıl önce güçlendirme çalışması yapılmış. Yani binalar aslında depreme dayanıksız ama sözde güçlendirilmiş. Depremde gördük ki güçlendirme ya sağlıklı yapılmamış ya da güçlendirme modeli geçerli, garantili bir yöntem değil.
Manisa’da da durum bence çok farklı değil.
En kötü deprem senaryosuna göre hazırlığımızı yapmalıyız.
Çünkü Manisa da deprem kuşağında. Gediz Grabeni yaşadığımız bu şehrin ortasından geçiyor. Ve bunun dışında kısa fay hatları var.
Manisa’da yıkılması muhtemel binalar var. 1975 deprem yönetmeliğine göre yapılmış yapılar var. Bunların hepsi çürüktür demek zaten akla mantığa ters. Hatta yeni yapılan tüm binalar için de sağlamdır diyemeyiz. Ancak bunun netleştirilmesi için çok kapsamlı bir tespit çalışması şart.
Eski binalardaki beton kalitesi ile şuan kullanılan hazır beton arasında çok ciddi fark var. Demir sayısı şimdiki binalarda çok daha fazla ve tek tek sayılıyor. 1999 depreminden sonra çıkan yönetmelikle bazı ihmallerin önüne geçildi.
Sonuç itibarıyla Manisa’da hangi binalar riskli hangileri değil net olarak bilmiyoruz.
Ve bir şeyi daha bilmiyoruz.
Bir iddia var ki inanılır gibi değil. Binaların zemin veya giriş katlarındaki bazı işyerlerinde alanı genişletmek için kolonlar kestirilmiş! Bunu yapan işyerleri veya bina sahipleri varsa acilen tespit edilmeli. İnşallah bu bir iddiadır. Çünkü binayı taşıyan kolonlardan bir tanesinin bile kesilmesi büyük risk demek, yıkım demek, ölüm demek. Ve maalesef kesilen kolonun yenisini yapmak mümkün değil demirler kesildiği için.
Telafisi yok!
Geldiğimiz noktada tek bir tesellimiz var.
Deprem olduğu andan itibaren Türkiye'nin dört bir yanından güzel İzmir'i kurtarmak için güzel insanlar akın akın yardıma koştu... Elinden bir şey gelmeyenler sosyal medyadan yardım hesapları istedi, para göndermek için. Dua edenler, yardım çağrıları yapanlar, canla başla enkazdaki molozları atmaya çalışanlar...
Biz acıda, kederde, zor günde öyle birleşiyoruz ki belki de bu vatan bunun hatırına ayakta...