Dağı taşı altın sözü İstanbul’u tanımlayan en bilindik klişelerden biridir. İstanbul’un sadece son yüzyılda değil yüzyıllardır dağı taşı altın. Güçlü devletlerin iştahını kabartmış. 1453’te Fatih’in önderliğindeki Osmanlı askerleri, atalarımız, ecdadımız

Dağı taşı altın sözü İstanbul’u tanımlayan en bilindik klişelerden biridir. İstanbul’un sadece son yüzyılda değil yüzyıllardır dağı taşı altın. Güçlü devletlerin iştahını kabartmış. 1453’te Fatih’in önderliğindeki Osmanlı askerleri, atalarımız, ecdadımız İstanbul’u fethetmiş. O günden bu yana şükürler olsun İstanbul gerçek sahiplerinde…

Bugün İstanbul dev bir metropol. Sorunları da dev… Trafik, hava kirliliği ve çarpık kentleşme başta olmak üzere bazen neredeyse hayatın durma noktasına geldiği İstanbul artık dağı taşı altın sözünden çok uzak. Yaşanmaz halde. Tam bir çile kenti.

Ama dağı taşı hatta bağı altın bir şehir var gerçekten. Mecazen değil gerçekten her yeri altın değerinde! Spil’in kanatları altında büyüyen bir kent. Vardiyalar şehri Manisa. Üzerinde yaşıyoruz, havasını soluyoruz kışın kirli olsa da… Suyunu içiyoruz, çeşmeden olmasa da! Ama bütün bunlar üzerinde yaşadığımız bu muhteşem kentin nasıl da kendine münhasır bir zenginliğe sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Nedeni şu;

Dünyanın en kaliteli, en lezzetli ve kıymetli üzümü bu topraklarda yetişiyor. Zeytin burada. Pamuk, tütün, kiraz, mısır burada. Domatesin, karpuzun ve özellikle kavunun kralı burada. Kömür, petrol, jeotermal hatta nikel bile burada...

Hayvancılık burada… Soma'da, 100 ton altın rezervi bulundu. Türkiye'nin potansiyelinin yüzde 14'üne denk gelen altının katkısı 2.5 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Bu ne güzel bir zenginliktir?

En ücra ilçelerden Gördes’te Ayva’nın en güzeli, patatesin lezzetlisi yetişiyor. Dağlarında ise maden var.

Sadece dağı, bağı, taşı, ovası değil, sanayisi ve iş olanakları da zengin. Dev fabrikalar, markalar burada…

Tarım burada, iş, aş, ekmek ve para burada…

Dünyanın en verimli beş ovasından biri burada, üzerindeyiz… Ekip biçiyoruz. Bolluk ve bereket var. Bu coğrafyada yaşayan insanlara, bizlere Allah bütün güzellikleri vermiş. Bizden fakir, işsizlikle boğuşan o kadar çok kent, o kadar çok memleket var ki!

Ama kıymetini bilmiyoruz.

Aslında garip olaylara sahnedir Manisa. Pilot ildir hep! Bu şehir son 40 yılda iki genelkurmay başkanı yetiştirdi. Biri Kenan Evren. Darbe yaptı! Diğeri Hilmi Özkök. Darbeyi önledi. Manisa kolay bir şehir değil. Buradan pay biçin. Manisa geçmişten bugüne ilginç skandallara sahne oldu. Protokol krizlerine alıştık artık. Valiler, belediye başkanları, siyasiler açıklamaları ve davranışlarıyla ülke gündemine oturdu. Son örnek malumunuz. Bir emniyet müdürü daha gitti, belki Vali de koltuğundan olacak. Aslında üzüntü verici yanı da bu. Olan Manisa’ya oluyor çünkü.

Farkında mısınız?

Son 5 yılda kaç Vali kaç Emniyet Müdürü değişti? Türkiye haklı bir istikrarı yaşarken Manisa deneme tahtasına döndü.

Valiler Manisa’yı tanıyamadan gittiler. Bazılarının projeleri yarım kaldı. Çoğu kalıcı bir eser bırakamadı. Vekaleten yöneten müdür sayısının asil müdür sayısından fazla olduğu yıllar yaşandı. Bürokratik sorunlarla boğuşan bir Manisa ne kadar iyi yönetilebilir?

Bundandır belki de molozlar, dubalar kenti olmuşuz. Çöplüğünde yangın, meclisinde kavga hiç eksik olmayan Manisa. Odaları, dernekleri, sivil toplum kuruluşları bölük pörçük Manisa. Spil’in kollarında büyümeye çalışırken ansızın büyükşehir oluveren ama hala çok küçük olan Manisa! Zor şehir Manisa…

Zengin ama bahtsız Manisa…

FRANSA’NIN 12 EYLÜL’Ü

Fransa’daki terör saldırılarında onlarca masum insan hayatını kaybetti. Fransa ve Avrupa şokta! Bir haber sitesi “Fransa’nın 12 Eylül’ü başlığını atmış. Ya biz? Bizim 12 Eylülümüz hangisi? Suruç katliamı mı, yoksa Ankara’daki bombalı saldır mı? Ya da Hatay’da meydana gelen patlama mı? Biraz daha geriye gidelim; Son 30 yılda ölen 50 bin insan mı?

Hangisi?

Biz terörü en şiddetli boyutlarıyla yaşarken Avrupalı bazı devletler o eylemleri yapanlara kucak açtı, besledi, silah temin hatta organize etti. Terör dün Fransa’da kanlı yüzünü gösterdi. Dini, dili, ırkı yok. Görevi masum insanları katletmek. Bugün Fransa’da yarın başka bir ülkede… Teröre karşı tek dili konuşmaktan başka çaremiz yok.