17 ilçe belediyesi ve bir de büyükşehir var. Belediye başkanlarının yüzde 80’i değişti. Haliyle devir teslimler oldu. Birçoğunda hemen hemen sorunsuz bir şekilde gerçekleşen görev değişimlerinin ardından yeni başkanlar koltuğa oturdu.
Bir belediyede işler biraz karıştı. Malumunuz Yunusemre… Olan biteni günlerdir izliyoruz.
Nüfusu bakımından birçok ilden daha büyük bir ilçe. Gelirleri, OSB’si, konut sayısı ve kişi başına düşen milli geliri bakımından da bir ilçe değil, bir il büyüklüğünde…
Kurulduğu günden bu yana ilçede bir değişim yaşanıyor. Bunun başlıca mimarı Mehmet Çerçi’dir. Yaptığı hizmetler ve sosyal aktivitelere sosyal belediyeciliği de ekleyen Çerçi, aslında görev süresi boyunca bir çoğumuzu şaşırtan bir performans sergiledi.
Ancak en çok eleştirilen belediye başkanı da yine Çerçi!
Peki, bunca hizmet yapmış bir belediye başkanı bu noktaya nasıl geldi? Neden seçimler biteli 34 gün olmasına rağmen Türkiye gündeminde halen…
Şimdi meseleye doğru açıdan yaklaşmamız lazım. Çerçi’nin sevapları kadar hatalarını da söylemezsek bugün gelinen noktayı sorgulayamayız.
Yeniden aday olmayabilirdi. Bu zirvede bırakması anlamına gelirdi. Olmadı.
Tüm tartışmalar devir teslim töreninin ardından başladı. Başlıca neden, makam odasının görüntüsü. Ve ikinci neden açıklanan 1 milyar 100 milyonun üzerindeki borç miktarı…
Borç miktarı gerçekten yüksek. Ama karşılığında hizmet var mı, tesis, iş var mı?
Adil olalım, var…
Ama bu işlerde yapılanlar değil borç tablosundaki liste dikkate alınır.
1 Milyar 100 milyon kalır akıllarda.
Hele kaybetmişseniz işe aldığınız insanlar bile size arkasını döner.
İnsanoğlu böyledir.
Hatırlarsanız CHP Genel başkanı Özgür Özel, merkez belediyeleri ziyaretinde Şehzadeler belediyesi için “devr-i sabık olmayacak” ifadesini kullanmıştı. Yani CHP yönetimi, Şehzadeler Belediyesi’nde bir geriye dönük hesaplaşma yapmayacak. Fakat Yunusemre Belediyesi’ni ziyaretinde tam tersi ifadeler kullandı Özgür Özel…
Mesela Şehzadeler Belediyesi binasına borç tablosu asılmadı. Başkan Gülşah Durbay’ın da eski belediye başkanı Ömer Faruk Çelik’le ilgili olumsuz bir açıklaması pek olmadı.
Yunusemre’de ise tam tersine adeta bir hesaplaşma süreci başlatıldı.
Makam odasının yayınlamadığı TV, gazete ve haber sitesi neredeyse kalmadı. Sosyal medyada milyonlarca kez paylaşıldı. Borç tablosu belediye binasına asıldı. Başkan Semih Balaban, canlı yayınlara çıkma rekoru kırdı. Belediye önünde defalarca açıklamalar yaptı.
Yani işin özü şu; Çerçi’nin bilerek veya bilmeyerek verdiği gol paslarını Balaban fırsatı iyi değerlendirerek gole çevirdi.
Neydi bu gol pasları?
Sırayla gidelim.
Makam odasının tasarımı çok vahim bir hata. Çerçi’nin bu süslü, eski eşyalara ilgisini herkes bilir. Belki dediği gibi daha ucuza mal oldu. Ancak görüntüsüyle daha pahalı bir algı uyandırıyor.
İkinci hata, odanın birçok eşyasının bizzat Çerçi’nin koleksiyonundan olması… Bunun başka bir örneği var mıdır bilmiyorum. Çünkü konduğu yer belediye başkanın makam odası. İrfan meclisi veya müze tarzı bir yer olsa hiç sıkıntı olmazdı. Seçimle gelinen görevler geçicidir. Süreyi halk belirliyor. Seçimi kaybettiğinizde o eşyalar eğer sizinse bile alamazsınız. Dolayısıyla o makamda ceketinizden, kalemizden başka özel eşyanız olamamalı. Parasını siz dahi vermiş olsanız bu böyledir. Almak istediğinizde bu sizi daha da zor durumda bırakır. Şimdi yaşananlar tam da böyle değil mi?
Peki makam odası tasarlanırken, Çerçi’nin sağındaki solundaki insanlardan bir kişi çıkıp “Başkanım bu makam odasını daha sade tasarlasak olmaz mı” demedi mi? Bunun ileride doğuracağı sorunlara dikkat çeken bir aklı başında adam yok muydu? Ekip bu işer için vardır. Başkanlar bazı şeyleri fark edemeyebilir.
Demek ki yokmuş. Ya da diyen olmuş ikna edememiş başkanı…
Gelinen duruma bakar mısınız?
Önceki gün Yunusemre Belediyesi önünde yaşananlara inanamadım. Çünkü Mehmet Çerçi, perşembe günü gerçekleştirdiği basın toplantısında bir kamyon gönderip eşyaları aldırtacağını söylemişti. Toplantı sonunda Çerçi’ye yakın isimlere sordum; “Bu konuda ciddi mi? Gerçekten kamyon mu gönderecek belediye önünde” diye. Birçoğu pek ihtimal vermedi. Ama dün, yani cuma günü bir ekip eşyaları almaya gitti belediyeye.
Çerçi bir gol pası daha atıverdi yeni yönetime…
Çünkü böyle bir prosedür olamazdı zaten.
Beklendiği gibi eşyalar alınamadı.
Yine ulusal medyada haberler, eleştiriler yer aldı.
Yazık… Bunca hizmete imza atmış bir belediye başkanının kendisine bu kadar eleştiri alanı yaratmasına gerçekten üzüldüm. Ne olursa olsun hatasıyla sevabıyla 10 yıl hizmet etmiş bir insanın böyle gündemde kalması hoş olmadı.
Peki gelinen bu durumun tek sorumlusu Çerçi mi?
Semih Balaban daha uzlaşmacı davransa yine bunlar yaşanır mıydı?
Başkanlık koltuğuna oturmadan önce ve oturduğu andan sonra da ılımlı, her kesime yönelik güzel mesajlar verdi. Ancak “Çerçi” hususunda bence kantarın topuzu biraz kaçtı sanki.
Sonuç itibarıyla 10 yıl belediye başkanlığı yapmış bir ismi bu kadar kamuoyunun önüne atmak, bu kadar hırpalamak yerine daha diyaloğa açık bir süreç takip edilebilirdi. Normal olanı şudur bence: Varsa bir usulsüzlük, yolsuzluk derhal suç duyurunda bulunulur. Bununla ilgili gerekli açıklama da yapılır. Halkın parası çarçur edilmişse hesabı mahkemede sorulur.
Ama açıklamalar, canlı yayınlar biraz şova dönüştü.
Devir teslim törenindeki Semih Hoca’nın daha sonra mizacını tam tersine çevirmesi ve sürekli “eleştiren, şikayet eden” bir portre çizmesi, aslında ona verilen sermayeden yemesi anlamına da geliyor.
Aynı şeyi dikkat ederseniz Ferdi Zeyrek yapmadı. Yapabilirdi…
Halk Semih Hoca’ya güvendi, rekor bir oyla kendisini başkan seçti. Semih Hoca önce parti içindeki mücadeleyi kazandı, sonra seçimleri. Bunu başarmak kolay değil.
Ama daha işin başında sonu hesaplamak siyasette çok önemli bir kuraldır.
Bunu neden yazıyorum?
30 yıla yakındır gazetecilik yapıyorum. Gerek Manisa merkez gerekse ilçelerde birçok belediye başkanı tanıdım, takip ettim.
Ne oluyor biliyor musunuz?
Bu olaylar biter gider aradan aylar geçer.
Sonra yavaş yavaş vatandaş eskiyle yeniyi karşılaştırmaya başlar. Hizmetleri sorgular… Ve cicim ayları dediğimiz süreç bitti demektir bu. İşte o an başlar sınav. Artık eskiden şöyleydi böyleydi ifadeleri anlamsız kalır. Telaffuz dahi edemezsiniz. “Sen ne yaptın ne yapacaksın?” sorusu sorulmaya başlar.
İşte o an verilecek cevabınızın olması için çok çalışmanız, çok üretmeniz gerekir.
Ve en az, eleştirdiğiniz eski yönetimden daha fazlasını yapmakla mükellefsiniz.
Belediye başkanlarının er geç karşılaşacağı bir sondur bu. Ve bu son her ne zaman gelecekse, o gün alnı ak, başı dik olabilecekseniz ne mutlu size...