Gerçekten…
İnsanın ağzından sadece şu çıkıyor:
Memleketin haline bak!
Siyaset denilen şey, halkın sorunlarını çözmek için yapılır.
Devlet, vatandaşa adalet, refah ve güvenlik sunmak için vardır.
Ama bugün Türkiye'de devlet, sadece bir kişinin iktidarını sürdürmek için dizayn edilmiş durumda.
Son seçimde birinci olan partiye kayyum tehdidi savruluyor.
O partinin seçilmiş belediye başkanları, yöneticileri potansiyel suçlu gibi muamele görüyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Sebep?
Sandıktan “istenmeyen” sonuç çıkmış ve yine çıkacak olması.
İstanbul’u üç kez, hem de eze eze kazanan Ekrem İmamoğlu…
Şimdi gözaltında.
Cumhurbaşkanlığı ihtimali masaya gelince, önce üniversite diploması hukuksuzca iptal edildi ardından hakkında apar topar dosyalar hazırlandı.
Öyle dosyalar ki…
İBB’ye beş yılda binden fazla teftiş yapılmış (evet binden fazla), müfettişlere odalar tahsis edilmiş, yıllarca belediyede yatıp kalkmışlar.
Yani bin türlü inceleme, didik didik denetim.
Ama ne olmuş?
Soruşturma ve gözaltı üç gizli tanığın “duydum”, “öyle diyorlardı”, “tahmin ediyorum” demesi üzerine kuruluyor. Mesela; İBB den ihale almış ve gizli tanığın naylon fatura kesiyor dediği firma aynı zamanda "Türkiye Yüzyılı" kampanyasını ve Cumhurbaşkanlığı'nın, İletişim Başkanlığı' nın en büyük işlerini yapan reklam şirketi çıkıyor. A Haber, TRT ve diğer yandaş kanallar bu şirket ve sahibi üzerinden Ekrem İmamoğlu hakkında yaptığı uydurma haberleri de bir bir siliyor..
Gerçekten akla ziyan.
İnan diyorlar, inan.
Devlet aklı yerine fısıltı gazetesi.
--------
Artık gazetecilik, tetikçilikle karıştırılıyor.
FETÖ hocasının sümüklü mendilini almak için Amerika’ya giden tipler,
bugün ekranlarda “hukuk elçisi” gibi dolaşıyor.
Gizli dosyaları sosyal medyada paylaşıyor, yargıya yön vermeye kalkıyor,
ifşayı, tehdidi, iftirayı gazetecilik sanıyorlar.
---------
RTÜK desen…
Bir kanal muhalefet liderini konuk etsin, anında ceza kesiliyor. İktidarın hoşlanmadığı bir dizi bile olsa bas cezayı veya yasakla..
Medyayı düzenleyen değil, cezalandıran bir sansür kurumu olmuş durumda.
RTÜK’ün mantığı şu:
“Yanlış kişiyi konuşturursan veya benim tasvip etmediğim haberleri yaparsan susturulursun.”
----------
Kara para aklayanlar, uluslararası suç ağlarında adı geçenler…
On yıllarca hapis istemiyle yargılananlar…
Bir sabah uyanıyoruz, salınmışlar.
Yargı sistemi içinde “dokunulmazlar” sınıfı oluşturulmuş.
Mafya liderleri lüks restoranlarda, villalarda, tarikat ağaları şatafatın, görgüsüzlüğün doruğunda, koruma ordularıyla dolaşıyorlar.
Sistemin dışında değiller, tam göbeğindeler.
---------------
Ekonomi deseniz olması gereken asıl gündemimiz.
Bugün çalışarak bir ev almak mı?
Hayal değil, alay.
Bir araba?
Maaşıyla çalışana hayal.
Artık maaşla sadece kira ve faturaları denkleştirebilmek bile mucize.
Asgari ücret yılın ilk ayında buhar oldu.
Emekli zaten açlık sınırının altında.
Ve bunların karşısında bir çözüm var mı?
Yok.
Çözüm arayan yok zaten.
Sadece “bu durumu eleştirmeyin” diyen var.
-------------------
Bugün Türkiye’de herkesin özgürlüğü 15-20 trolün insafında.
O troller sizi hedef alsa, iki gün sonra hayatınız değişebilir.
Tweet atan gözaltında.
İftira atan serbest.
Çünkü düzen böyle.
Adaletin değil, algının yönetildiği bir düzen.
------------------
İçeride durum böyleyken Batı ülkelerinin gözünde ne haldeyiz?
Çöp aktarım merkezi, mülteci deposu ve karakol görevi üstlenecek askeri güç.
Ucuz iş gücü, ucuz müttefik, pahalı sorun.
İçeride baskı, dışarıda küçülme.
Bir ülkenin geldiği son durum.
Ama işte tüm bu çöküşün ortasında,
iki akşamdır 81 ilde, 973 ilçede, sokaklarda bir ses yükseliyor.
Yalnızca CHP’li değil.
AK Partili, İYİ Partili, MHP’li, DEM"li, Zafer Partili apolitik…
Çocuğunun geleceği için sokağa çıkan herkes var.
Şiddetten uzak ve kararlı bir kalabalık.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen, öğrenci, çalışan, ülkesi için üreten, tüketen, vergisini veren, hukuk sınırlarında yaşamaya özen gösteren pırıl pırıl bir kitle.
Bu kitle, ülkenin umudu.
Bu kitle, bu ülkenin aklı, vicdanı.
Bu kitle, iki kişinin siyasi hesapları için feda edilmeyecek kadar büyük ve güzel.