Dijital çağ, sosyal medya, internetin baş döndüren hızı, hayatımızda bir çok güzellikleri alıp götürdü. Saymaya kalksak sayamayız. Bunlardan beni üzen, gazetelerin bitişi (hadi bitmek üzere oluşu diyelim) oldu.
Gördes’te hafta sonları gazete alıp okuduğumuz bir arkadaşım vardı. Son Gördes ziyaretimde, yine gazete alıp okuyalım teklifi yaptığımda aldığım cevap karşısında şok oldum: Ne gazetesi, Gördes’e gazete gelmiyor ki!
Gördes Mahalli Gazetesini saymazsak, artık Gördes’e ulusal gazete gelmiyormuş. Dağıtım usulü hizmet veren Türkiye Gazetesi dışında tabi.
Zannım o ki yakında, bütün gazeteler kapılarını kapatacak. Zaten gazete okunma ve satış oranları epey düşük.
Manisa’da da yerel gazeteler, zorunlu yayınlanan ilanlar olmasa kapıları çoktan kapatacak. Hatta kapatanlar yok değil.
Gazetelerin hayatımızdan çıkmasının iki sebebi var. Bunların birincisi, okuma oranının düşük olması. Sosyal medya ve internet bağımlılığı okuma oranlarını düşürüyor. Okuma oranı düşünce de gazete almak, gazete okumak yorucu geliyor. Ama daha büyük faktör ise, dijital haberciliğin gazeteleri gölgede bırakması. Ulaşım ve hız bakımından, tüm haberler ve köşe yazıları cebimize kadar geldi. Tek tuşla haberlere de ulaşıyoruz köşe yazılarına da. Hatta köşe yazarlarına bile ulaşabiliyoruz.
Haberlere ulaşmak mümkün olmasına mümkün de gazetelerdeki tadı almak mümkün mü? İşte o mümkün değil. Gazetenin görüntüsü, sesi hatta kokusu bile (gazete tutkunları iyi bilir) farklıdır. Hiçbir haber sitesi, evinde oturup okuduğun gazetenin keyfini vermez.
Ben mesela iyi bir gazete okuyucusuydum. Arkadaşlar kahvehaneye oyun oynamaya giderken ben gazete oynamaya giderdim. İlk denemelerim, şiirlerim gazetelerin okuyucu köşelerinde yayınlanmıştır.
Bir diğer farka gelince, dijital habercilik gözleri yorarken gazete okumak gözleri yormuyor.
Gazetelerin yazarla okuyucuyu bağlayan okur köşeleri, yazı dizileri, röportajları, bulmacaları…Kuponla kitap, ansiklopedi, oyuncak hatta radyo, mini tv verdiği günler…
O günler daha güzeldi sanki. Bu hız ve haz çağında her şeyi tükettiğimiz gibi gazeteleri de bitirdik. Başımız sağ olsun sevgili okur.
Ben hala Gördes’in bol oksijenli çam ormanlarında, bir çam ağacına yaslanıp, gazetelerin edebi ağırlıklı köşe yazılarını okurken hayal ediyorum kendimi. Ne demiş Yahya Kemal Beyatlı: İnsan, alemde hayal ettiği müddet yaşar…
Sağlıcakla kalın…