Manisa Kitap Fuarı sona erdi. Atatürk Kent Park’ta 10 gün boyunca devam eden fuar, 7. kez düzenlendi ve izlenimlerime, çevremden aldığım tepkilere göre bugüne değin yapılanların en verimlisi, en beğenileni, en faydalısı ve en coşkulu geçeniydi. Bunda Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin desteğinin ve ev sahipliğinin önemi yadsınamaz. Zaten açılış töreninde konuşan Tact Fuar yetkilisi Didem Simsaroğlu da buna vurgu yaptı: Geçtiğimiz yıllarda karşılaştıkları zorluklara değinerek “pes etme noktasına gelmiştik” dedi. Büyükşehir Belediyesi’nin “desteği ve ev sahipliği” sayesinde yeniden bu değerli işe koyulduklarını söyledi.
Aynı törende Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek de konuşmasında, başkan olarak katıldığı ilk kitap fuarı olmasından mutluluk ve gurur duyduğunu belirttikten sonra Manisa’nın kültür hayatını zenginleştirmenin kendileri için ne denli önemli olduğunu vurguladı.
Ben de hem bir yazar olarak (bir söyleşi ve imza etkinliğinde yer aldım) hem de -ve daha çok- bir okur olarak hemen her gün fuardaydım. İzlenimlerimle ilgili birkaç not aktarmak istiyorum:
Her şeyden önce fuarın yapıldığı yer son derece doğru seçilmişti. Sadece yayınevi stantlarının değil, aynı zamanda söyleşilerin, hatta konserlerin olduğu bu tip organizasyonlarda açık alanlar çok daha elverişli oluyor. İnsanlar kapalı alana göre daha rahat bir şekilde stantları gezebiliyor, parktaki banklara veya kafelere oturarak mola verip aldıkları kitapları inceleyebiliyorlar. Söyleşiler açık alanda olduğu için katılım daha çok oluyor. İmzasında kuyruklar oluşan yazarlar için geniş imza alanları kullanılıyor, böylece olası kargaşalar önlenebiliyor. Dolayısıyla Atatürk Kent Parkı böyle bir organizasyon için biçilmiş kaftan olmuş. Ayrıca parkın konumu uygun, ulaşımı kolay, otopark sorunu yok. Bunlar da ziyaretçiyi artıran sebepler arasında. Yeri gelmişken Türkiye’deki ilk kitap fuarının da açık alanda yapıldığını belirtelim. Türkiye’de insanların stantları gezdiği, yazarlarla tanıştığı, kitap satın aldığı, yani bugünkü anlamda ilk kitap fuarı 30 Ağustos 1932 tarihinde açılmış ve 4 gün sürmüştü. Fuar, Kitap Panayırı adıyla açılmıştı ve İstanbul Halkevi tarafından düzenlenmişti. Yapıldığı yer ise İstanbul Beyazıt’ta, Darülfünun’un (İstanbul Üniversitesi) bahçesiydi.
Manisa Kitap Fuarı ile ilgili bir önemli notum da tanıtımla ilgili. Fuara çok önemli, birbirinden değerli yazarlar katıldı. Aslında bu yazarların önemli bir bölümü önceki yıllarda da Manisa’ya gelmişti. Manisa Fuar Merkezi’nde yapılan önceki fuarlarda ben birçok yazarla tanışıp sohbet etmiştim, söyleşilerine katılmıştım. Ancak önceki yıllarda organizasyonun bütün yükü organizasyon şirketinin omzundaydı. Düzenleyici arkadaşlarla konuştuğumuzda söyledikleri en önemli şey kurumsal destek eksikliğiydi. Bu tip fuarlar, festivaller, şenlikler, yapıldığı şehrin hem sosyal, hem ekonomik yapısını canlandıran etkinliklerdir. Kültürel faaliyet söz konusu olduğunda şehrin her kurumu üzerine düşen görevi yapmalıdır. Önceki yıllarda bunun eksikliği dışarıdan görülecek kadar barizdi. Bu yıl Büyükşehir Belediyesi’nin “desteği ve ev sahipliği”, tanıtımın yoğunluğu ve etkisinden başlayarak her alanda çok belirgin ve belirleyiciydi. Aynı şekilde Milli Eğitim’in desteği de fuara çok sayıda öğrencinin katılımını sağladı.
Fuarda yüzün üzerinde katılımcı yer aldı. Yapı Kredi Yayınları, İletişim Yayınları, İş Bankası Kültür Yayınları, Can Yayınları, Alfa Yayınları gibi ülkemizin lokomotif yayınevleri ile birlikte farklı alanlarda yayınlar yapan birçok yayıncı fuarda yer almıştı. Sahafların olması da fuarın niteliğini artıran bir nokta olarak göze çarpıyordu.
Söyleşiler de ilgi toplayan etkinliklerdi. Okurları yazarla daha yakın bir ilişkiye sokan, yazarın dünyasıyla tanıştıran, anlatılan konuyla ilgili bilgilendiren söyleşilerin genelde oldukça ilgiyle karşılandığını gördüm. Söyleşilerin yapıldığı alanlar da çok şık ve söyleşilere elverişliydi.
Fuarda okurlarıyla buluşan birbirinden değerli yazarlar da fuarın niteliğini çok yukarı çekti. Şükrü Erbaş, fuarın onur konuğuydu ve büyük ilgi gördü. Ahmet Ümit’in imza etkinliği fuarın kapanış günüydü ve yine uzun kuyruklar oluştu. Yazar saatlerce imza verdi. Doğum günü 30 Eylül olan Ahmet Ümit’e küçük bir de sürpriz yapıldı ve yazarın imza alanına bir pasta getirilerek yeni yaşı kutlandı.
Ayşe Kulin, İnci Aral, Buket Uzuner, Latife Tekin gibi Türk edebiyatının çok önemli isimleri, Sinan Meydan ve Emrah Safa Gürkan gibi saygın tarihçiler, Varol Yaşaroğlu gibi çocuk edebiyatının fenomeni, Şermin Yaşar gibi başka bir fenomen yazar, İsmail Saymaz gibi Türkiye’nin en sevilen, sözüne en çok rağbet edilen, en saygın gazetecilerinden biri, genç okurların gözdesi yazarlar, şairler, youtuberlar, adını tek tek yazamayacağım kadar çok ve değerli isim Manisalı okurlarıyla, hayranlarıyla buluştu. Ben de birçok yazarla sohbet etme olanağı buldum. Özellikle Pelin Batu ile etkinlik öncesi yaptığımız sohbet, Latife Tekin ile geçen yılki fuardan sonra yeniden görüşmemiz benim için çok kıymetliydi. Sevgili yazar dostlarım Deniz Erbulak ve Ali Lidar da imza verdikleri stantta en çok zaman geçirdiğim yazarlardı.
Manisa’da yaşayan yazarların da fuarda yer alması, okurlarıyla buluşması yine fuarın çok önemli notlarından biriydi benim için.
Şubadap Çocuk konseri muazzamdı. Çocukların ilgisi, coşkusu görülmeye değerdi.
Bir iki notum da -eksiklik demeyelim de- daha iyisi için önereceklerimden oluşuyor. Birincisi, fuarın kapanış saati daha geç olabilirdi. Saat 20.00’de kapanması özellikle hafta içi birçok insanın rahatlıkla fuarı gezmesini engelledi. Çalışan insanların işten çıkması, eve gidip yemek yemeleri derken zaten saat 20.00’yi buluyor. Hadi gidip günün yorgunluğunu kitap fuarında atalım deseler zaman yetmiyor. Bununla ilgili çevremden çok yakınma işittim. Hava da güzel olduğu için en azından 21.30-22.00’a kadar ziyarete açık olabilirdi.
Fuar alanında insanların oturup çay içecekleri, bir şeyler yiyecekleri yerler yok denecek kadar az. Seneye de fuar burada yapılırsa sadece fuar zamanı açık olacak yerler açılabilir.
Bir notum da aslında kişisel bir üzüntümle ilgili. Latife Tekin gibi Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri (bu benim görüşüm değil yalnızca, tüm edebiyat dünyasının hâkim görüşüdür bu) şehrimize geliyor, söyleşi yapıyor ve onun hazine değerindeki düşüncelerini sadece 25 kişi dinliyoruz: Saydım, 25 kişiydik. Benim için daha üzücü olanı da şu ki, bu küçük -ama nitelikli- topluluk arasında tanıdığım bildiğim hiçbir Manisalı yazarı göremeyişim oldu. Şehrimizin “yazarlarını” orada görmek, alçakgönüllü dev bir yazarın sözlerinden faydalanmalarını isterdim. Toplumsal rahatsızlıklarımızdan biri de bu ne yazık ki, dinlemekten çok anlatmayı, okumaktan çok yazmayı seviyoruz.
Manisa Kitap Fuarı’nın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi kutluyor, şehrimizde bu fuarların on yıllarca devam etmesini diliyorum.