CHP’nin olağanüstü kurultayı sonrası biraz beklemek istedim. Medya’da neler çıkacak, Özgür Özel’in tavrı ne durumda olacak. Nasıl bir konuşma yapacak. Görünen köy kılavuz istemiyordu aslında da çünkü muhalefetin en büyük sorunu Erdoğan değil. Saray rejimi değil. Medya baskısı değil. Muhalefetin en derin hastalığı: güç zehirlenmesi. Bu ülkenin geleceği için mücadele ettiğini söyleyenlerin, koltuklar ve kariyerler uğruna halkın iradesini, enerjisini ve umudunu sistemli şekilde zehirlemesi. Siyasetin önünü açması gerekenler, bugün en büyük engel haline gelmiş durumda. 2023 seçimlerinde “İmamoğlu ya da Yavaş aday olsun” diyen milyonlarca insanı hiçe sayıp kendini aday yapan bir Kılıçdaroğlu vardı. Şimdi aynı senaryonun, sadece gençleşmiş versiyonuyla karşı karşıyayız.
*
2023’teki yenilginin ardından “değişim” bayrağını sallayan Özel, koltuğa oturur oturmaz eski sistemin dilini konuşmaya başladı. “Aday değilim” demek, aday olmayacağım anlamına gelmiyor. “Aday Değilim” demek, bugün için değilim demek. Hele ki rakip olabilecek herkesin sistemli biçimde yıpratıldığı bir ortamda. Ekrem İmamoğlu’na yapılan siyasi operasyon karşısında CHP yönetiminin yeterli tepkiyi vermediğini düşünüyorum. Bu suskunluk, pasiflik değil; sessiz onay gibi aslında. Sokağın sesine 2023 seçimlerinde kulak asmayan Kemal Kılıçdaroğlu, bugün yine sokağın sesine kulak asmayan bir Özgür Özel. Bu şartlarda ‘Aday Değilim, demek sadece bir taktik halini alıyor.
*
Ekrem İmamoğlu, toplumda en geniş karşılığı bulan, heyecan uyandıran, gençlerin dilini konuşabilen, Erdoğan’a onun üslubu ve jargonu ile cevap verebilen bir isim. Tam da bu dönemde, yıllardır gündem olmayan bir üniversite diploması meselesi aniden raftan indirildi ve masaya bırakıldı. Peşinden iptal kararı, soruşturma, tutuklama… Elbette bu bir siyasi kumpas bunu çok net biliyoruz, ama asıl mesele şu: Muhalefetin en güçlü ismine yönelen bu saldırı karşısında CHP Genel Merkezi nerede durdu? Genel Başkan gerçekten güçlü bir irade mi ortaya koydu? Bence hayır. Televizyon karşısında siyaset yapmak, otobüs üzerinde miting yapmak güçlü bir irade ortaya koymak değildir. Neden halkla birlikte sokakta değildi? Neden süreci soğukkanlılıkla “izlemeyi” tercih etti? Bu seyircilik hali bir strateji miydi, yoksa eline gelmiş bir fırsat mı?
*
Eşzamanlı olarak Mansur Yavaş’ın hakkında “Paçavra” söylemi sonrası fısıltılar yayılıyor: “Milliyetçi, Kürtlerden oy alamaz…” Bu söylemle bir taşla iki kuş vuruluyor. Hem Kürt seçmen uzaklaştırılıyor hem Yavaş’ın meşruiyeti zedeleniyor. Buna karşılık Özgür Özel “Bu partinin genel başkanı olarak bize kırılan Kürt’ler den özür dilemek bana düşer” diyerek kendisine potansiyel destekçi buluyor. Böylece halkta karşılığı olan ikinci büyük figür de “zararlı” hale getiriliyor. Ve Özgür Özel’in popülaritesi artıyor. Ne güzel değil mi? “Ben aday değilim” diyerek kenara çekilen bir genel başkan, aslında tek aday konumunda kalıyor. Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi. Sadece yöntem daha cilalı, daha modern.
*
Ve Muharrem İnce... Saraçhane’de gençleri etkileyen bir konuşma yaptı. Dürüst, net, cesur. Hemen ardından özellikle gençler içinde sosyal medyada bir Muharrem İnce furyası başladı. Büyük Maltepe mitinginde acaba ne konuşacak diye bekledi herkes. Lakin destek için gelmiş bir Genel Başkan’a hem de 42 sene CHP hizmet etmiş birine 5 dakikada olsa konuşma yaptırılmaması, CHP'nin geniş muhalefeti kucaklamak gibi bir derdi yok dedirtmedi değil.
*
Tüm bunlar olup biterken Özgür Özel, kimi zaman temkinli, kimi zaman diplomatik, ama çoğu zaman stratejik şekilde kayıtsız. Çünkü bu süreç onun işine geliyor. Rakiplerinin yıpranmasıyla önünde sadece kendi ismi kalacak. Olağanüstü kurultayda seçime de tek aday olarak girdi, medyada “Ekrem İmamoğlu aday olamazsa tek aday Özgür Özel” söylemlerine hız verildi. Bu, bilinçli bir plan değilse, korkunç bir zafiyettir. Ama eğer planlıysa, bu artık bir siyasi cinayettir.
Kimse kusura bakmasın, bu bir değişim değil, değişim süsü verilmiş restorasyon operasyonudur. Halka rağmen, halkı kandırarak liderlik inşa edilmeye çalışılıyor. Üstelik bu kez çok daha sinsice. Kılıçdaroğlu’nun yaptığı dayatma en azından açıktı. Şimdikiler, “ben değilim” deyip perde arkasından herkesin önünü kesiyor. Bu, siyaset değil. Bu, kariyer mühendisliği. Ve sonuçları geçmişten çok daha ağır olabilir.
*
Bugün halka rağmen liderlik hayali kuranlar, yarın seçmenin yüzüne bile bakamayacak hale gelir. Kılıçdaroğlu’na bakarak ibret almaları gerekir. Siyasi kariyerinin nasıl bir anda yok olduğunu görmeleri gerekir. Özgür Özel’in etrafındaki şakşakçılara kulak asmaması lazım eğer asarsa güç zehirlenmesi çok daha üst boyuta gidecek tedavisi olmayacaktır. Etrafın “tek lider sensin” diyen dalkavuklarla sarılmış durumda. Ve tıpkı önceki genel başkan gibi, toplumun ne istediğini değil, kendisinin ne hak ettiğini pompalıyorlar.
*
Bu ülke ikinci bir Kılıçdaroğlu vakasını daha kaldıramaz. Eğer Özgür Özel, gerçekten değişimi temsil ettiğine inanıyorsa, ilk yapması gereken şey halkın önünü açmaktır. Yok eğer niyeti kendi yolunu açmaksa, en az karşısındaki kadar otoriterleşmiş bir zihniyetin temsilcisidir.
Ve halk artık bunu yutmaz.