Türkiye'nin kalkınma öyküsünde Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), daima stratejik bir yere sahip oldu. Devletin hem altyapıyı kolaylaştırdığı hem de yatırımcılara teşvikler sunduğu bu alanlar, istihdam yaratmanın ve sanayiyi şehir dışına taşımanın temel aracıydı. Manisa ise bu vizyonun en sembolik adreslerinden biri haline geldi. Ama bugün geldiğimiz noktada sormak gerekiyor: Manisa OSB gerçekten bu kente ne kazandırdı, ne kaybettirdi?

Nüfus Arttı, Kent Sıkıştı
Manisa OSB’nin genişlemesiyle birlikte yalnızca üretim değil, nüfus da hızla arttı. 2000’li yılların başında 250 bin dolaylarında olan merkez nüfusu, bugün 400 bini geçmiş durumda. Manisa genelinde ise 1.5 milyona yaklaşan bir nüfus var. Bu artışın önemli bir kısmı OSB kaynaklı. İç göçle gelen işgücü, kente ekonomik canlılık getirdi belki ama beraberinde barınma krizini, altyapı sorunlarını ve kent içi ulaşım problemlerini de taşıdı.

Yerel yönetimlerin bu hızlı nüfus artışına aynı hızda yanıt verememesi, özellikle sosyal donatı alanlarında ciddi bir yetersizlik doğurdu. Bugün Manisa’da sadece trafik değil, çocuklar için oyun alanı bulmak bile zor. Sıkışmış binalar, yazın nefes aldırmayan kent ısısı Manisa’nın kaderi olarak neredeyse kabullenildi. 

Tarımdan Uzaklaşmak: Zenginlik mi, Kayıp mı?
Manisa zenginliklerine bir sanayi kenti olarak kavuşmadı; öteden beri Türkiye’nin en önemli tarım merkezlerinden biriydi. Hala da öyle, sultaniye üzümünün, zeytinin, tütünün yurdu. Ancak OSB’nin genişlemesiyle tarımsal alanların endüstriyel dönüşüme açılması hızlandı. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şubesi’ne göre, son 10 yılda şehir merkezine yakın en az 25 bin dönüm tarım arazisi imara açıldı.

Bu sadece ekolojik bir kayıp değil, aynı zamanda gelecek kuşaklarımızın gıda güvencesine de bir darbe. Bugün yaşadığımız korkunç gıda enflasyonunda, tarıma uygulanan yanlış politikaların ve bu tür bakış açılarının etkisi tartışılmaz.
Tarımın geri çekildiği yerde tarıma dayalı sanayi gelişmedi. Katma değerli tarım ürünleri yerine montaj sanayisine dayalı bir endüstri yapısı kuruldu. Oysa Manisa, üzümden kozmetiğe, tütünden biyoteknolojiye dönüşebilecek bir potansiyele sahipti.

BYD ile Yeni Bir Eşik
Şu sıralar Manisa'nın sanayisinde büyük bir beklenti var. Çinli elektrikli otomobil devi BYD, Manisa OSB'de 1 milyar dolarlık bir yatırımla, yıllık 150 bin araç kapasiteli elektrikli ve hibrit otomobil fabrikası kurmayı planlıyor. 5 bin kişiye doğrudan istihdam sağlaması beklenen bu yatırım, şehrin sanayi kimliğine yeni bir katman ekleyecek. Ancak bu sevindirici gelişme, beraberinde bazı soruları da getiriyor: Bu dev yatırım mevcut altyapıya ne kadar yük bindirecek? Yeni gelen nüfusun barınma, ulaşım, sosyal hizmet ihtiyacı nasıl karşılanacak? Kentin bir yandan teknoloji üssüne dönüşmesi umut verici, ama plansız sanayi büyümesinin sosyal dokuyu bozma riski göz ardı edilmemeli.

Alternatif Bir Gelecek Mümkün müydü?
Eğer Manisa’nın tarımsal potansiyeli doğru değerlendirilseydi, daha farklı bir kent yapısından söz edebilirdik. Katma değerli tarım ürünleri, organik tarım ve tarıma dayalı sanayiyle entegre kalkınma modelleri hâlâ geçerli seçenekler. Sorun, bu seçeneklerin zamanında görülmemesi değil, hâlâ dikkate alınmaması.

Büyümeye Evet, Ama Planlı Olursa
Manisa OSB, kente çok şey kazandırdı ama bir o kadar da kaybettirdi. Artık mesele, ikinci bir kırılma noktasında hangi yolu seçeceğimizde. BYD gibi yatırımlar, eğer şehirle entegre edilir, sosyal ve çevresel etkileri hesaba katılırsa fırsat olabilir. Ama aynı hatalar tekrarlanırsa, bu sefer bedel sadece kaybolan tarım alanları değil, yaşanabilir bir şehir hayali olur.

Manisa bir kavşakta duruyor.
Bu defa seçilecek yol, sadece bugünü değil, gelecek 50 yılı da şekillendirecek.
Yerel yönetimin tercihleri ve uygulamaları bu geleceğin rotasını çizecek. Başkan Zeyrek'in vizyonu, işbirlikçi yönetim anlayışı ve kapsayıcı kalkınma hedefleri, bu yeni dönemin en kritik belirleyicisi olacaktır.

Çünkü büyümek kolay, ama gelişmek plan ister.