Eskiden herkes daha erken uyanırdı.
Manisa esnafı için hayat gün doğarken başlamış olurdu.
Besmeleyle, bereketli bir gün olması dileğiyle, açılan çoğu küçük dükkanlar, gün boyu şehrin ticari hayatına canlılık katan, alış -veriş merkeziydi.
O zamanlar şimdiki gibi AVM’ler yoktu.
Dükkan ve mağazalarda genellikle yerli malı ürünler vardı...
Az gelir, az eşya, çokça dostluk vardı.
Minicik dükkanlarda alin teriyle kazanılan paranın bereketi bir başka güzeldi ...
Sabah erkenden açılan dükkânların önce içi, sonra önü süpürülür, temizlenir, adeta yeni günün bol rızkı davet edilirdi.
Erken saatlerde çarşıya gittiğimde, bu temizlik ve canlılık her zaman bana huzur verirdi.
Havada günün bereketi, alın terinin kıymeti, çalışıp helal kazanmanın lezzeti sanki hissedilirdi.
70’li yıllarda Manisa küçük bir şehir olduğu için, daha temiz, daha yeşil, daha güzeldi.
O zamanlar Manisa çok şirin bir şehirdi...
Bugün de varlığını sürdüren Manisa çarşısı, o zamanlar Manisa'nın can damarı gibiydi.
Şimdi dükkanlar daha geç açılıyor.
Şehrin nüfusu arttığı için eskisi kadar temiz değil.
Eski küçük, insan odaklı dükkânların yerine, para odaklı, kardan başka bir şey düşünmeyen, ruhu olmayan büyük mağazalar bütün şehri sardı...
Eski zamanlardan Manisa'da bir avuç dükkân kaldı...
Oysa o dükkânlara sinmiş hatıralar, eski bir çay ocağından çevreye yayılan mis gibi taze çay kokusu, küçük lokantalarda öğle yemeği yerken iki lafın belini kırmak…
Yan komşu dükkânı geç açarsa endişelenmek...
Müşterilerle ahbap olmak, kısaca hayatı güzel yaşamaktı o eski ,küçük dükkânlar...
Geçmişi, hatırası, yaşanmışlıkları olan Manisa Çarşısı, zamana meydan okuyor, varlığını sürdürüyor...
Var olmaya da devam etmeli, geçmişten elimizde ne kaldı ki?..